بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَقَالَ ٱلَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَآءَنَا لَوْلَآ أُنزِلَ عَلَيْنَا ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ أَوْ نَرَىٰ رَبَّنَاۗ لَقَدِ ٱسْتَكْبَرُواْ فِىٓ أَنفُسِهِمْ وَعَتَوْ عُتُوًّا كَبِيرًا ﴿٢١

Bununla beraber likamızı ümid etmiyenler dediler ki: "o melâike bizim üzerimize indirilse ya, yâhud Rabbimizi görsek â" celâlime kasem ederim ki doğrusu nefislerinde kendilerini büyüksündüler, büyük azgınlık ettiler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bize kavuşmayı ummayanlar: Bize melekler indirilmeli değil miydi veya Rabbımızı görmeli değil miydik? derler. Andolsun ki; kendi kendilerine büyüklenmişler ve büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlardır.

— İbni Kesir

Bize kavuşacaklarını ummayanlar, “Bize melekler indirilseydi, yahut Rabbimizi görseydik ya!” dediler. Andolsun, onlar kendi benliklerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir taşkınlık gösterdiler.

— Diyanet İşleri

Bize kavuşmayı ümîd etmeyenler dedi (ler) ki: «Bizim üzerimize melekler indirmeli değil miydi, yahud Rabbimizi görmeli (değil mi) ydik»? Andolsun ki onlar nefislerinden kibir (ve azamet) saklamışlar, büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlar (küstahlığa kalkışmışlar) dır.

— Hasan Basri Çantay

Bizimle karşılaşacaklarını beklemeyenler «bize melekler gönderilmeli değil miydi, ya da doğrudan doğruya Rabb'imizi görmeli değil miydik» dediler. Onlar büyüklük kompleksine kapılarak azgınlıkta son derece ileri gitmişlerdir.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ يَرَوْنَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ لَا بُشْرَىٰ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُجْرِمِينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَّحْجُورًا ﴿٢٢

melâike’yi görecekleri gün, mücrimlere o gün müjde yoktur, yasak yasak diyeceklerdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Melekleri görecekleri gün; işte o gün, günahkarlara iyi haberler yoktur. Melekler: Size iyi haber yasaktır, yasak, derler.

— İbni Kesir

Fakat melekleri görecekleri gün, işte o gün suçlulara hiçbir müjde yoktur. “Eyvah! Biz Allah’ın rahmetinden tamamen uzaklaştırılmışız” diyecekler.

— Diyanet İşleri

(Azâb) melekleri (ni) görecekleri gün, (evet) o gün günahkârlara hiçbir sevinc haberi yokdur. (Melekler onlara: «Size) müjde yasak edilmişdir, yasak!» diyeceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

Melekleri görecekleri gün var ya, o gün o günahkarlara müjdeli bir haber verilecek değildir. Melekler onlara «Sizler aftan ve cennetten mahrumsunuz» derler.

— Seyyid Kutub

وَقَدِمْنَآ إِلَىٰ مَا عَمِلُواْ مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَٰهُ هَبَآءً مَّنثُورًا ﴿٢٣

Hem varmışızdır da her ne amel işledilerse onu bir hebâi mensûre çevirmişizdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yaptıkları her işi ele alır ve onu toz-duman ederiz.

— İbni Kesir

Onların yaptıkları bütün amellerine yöneldik ve onları dağılmış zerreciklere çevirdik.

— Diyanet İşleri

Biz onların herhangi bir amel (ve hareket) yapdılarsa (hepsinin) önüne geçdik de bunları saçılmış (ve hiçbir değeri olmayan) zerreler yapdık.

— Hasan Basri Çantay

Onların yapmış olduklarını ele alarak onları havada uçuşan toza dönüştürürüz.

— Seyyid Kutub

أَصْحَٰبُ ٱلْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ مُّسْتَقَرًّا وَأَحْسَنُ مَقِيلًا ﴿٢٤

Eshabı cennettir ki o gün eğlendiği yer hayırlı, dinlediği yer pek güzeldir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün cennet yaranının kalacağı yer; çok daha iyi, dinlenecekleri yer; çok daha güzeldir.

— İbni Kesir

O gün cennetliklerin kalacakları yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer daha güzeldir.

— Diyanet İşleri

O gün cennet yaranının eğlenib duracakları yer çok hayırlı, dinlenecekleri yer çok güzeldir.

— Hasan Basri Çantay

O gün cennetlikler en iyi yerlerde oturacaklar, en güzel şekilde dinleneceklerdir.

— Seyyid Kutub

وَيَوْمَ تَشَقَّقُ ٱلسَّمَآءُ بِٱلْغَمَٰمِ وَنُزِّلَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ تَنزِيلًا ﴿٢٥

Hem o, Semâ’nın gamâm ile yarılacağı ve melâikelerin peyderpey indirildiği gün.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve o gün; gök beyaz bulutlar halinde parçalanacak, melekler bölük bölük indirileceklerdir.

— İbni Kesir

O gün gök bulutlarla yarılıp parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir.

— Diyanet İşleri

O gün semâ, bulutlar (çıkıb), parçalanacak, melekler (ellerinde amel defterleri bulunduğu halde hesâb için) indirilecek, indirilecek.

— Hasan Basri Çantay

O gün gök parçalanarak beyaz bulut kümelerine dönüşür ve melekler bölük bölük inerler.

— Seyyid Kutub

ٱلْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ ٱلْحَقُّ لِلرَّحْمَٰنِۚ وَكَانَ يَوْمًا عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ عَسِيرًا ﴿٢٦

Mülk o gün elhak rahmânındır, kâfirlere ise o pek zorluklu bir gün olur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O günde gerçek mülk, Rahman'ındır. Kafirler için de pek yaman bir gündür.

— İbni Kesir

O gün gerçek hükümranlık Rahmân’ındır ve kâfirlere zorlu bir gün olacaktır.

— Diyanet İşleri

O gün hak (ve sabit olan) mülk çok esirgeyen (Rabbin) dir. Kâfirler için ise o, pek yaman bir gün olmuşdur.

— Hasan Basri Çantay

Gerçek egemenliğin, Rahman olan Allah'ın tekelinde olacağı o gün kafirler için çetin bir gün olacaktır.

— Seyyid Kutub

وَيَوْمَ يَعَضُّ ٱلظَّالِمُ عَلَىٰ يَدَيْهِ يَقُولُ يَٰلَيْتَنِى ٱتَّخَذْتُ مَعَ ٱلرَّسُولِ سَبِيلًا ﴿٢٧

Hem o gün ki zalim ellerini ısıracak eyvah diyecek keşke Peygamber’in maıyyetinde bir yol tutaydım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; zalim kimse iki elini ısırarak: Ne olurdu ben de peygamberle beraber bir yol tutsaydım, diyecektir.

— İbni Kesir

O gün zalim kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!”

— Diyanet İşleri

O gün (her) zaalim (nedametle) iki elini ısırıb: «Ne olurdu, ben o peygamberin maiyyetinde (Allaha) bir yol edineyim» diyecekdir.

— Hasan Basri Çantay

O gün her zalim öfkesinden parmaklarını ısırarak şöyle der; «Keşki Peygamber'in yoldaşı olsaydım.»

— Seyyid Kutub

يَٰوَيْلَتَىٰ لَيْتَنِى لَمْ أَتَّخِذْ فُلَانًا خَلِيلًا ﴿٢٨

Eyvah keşke falanı dost tutmayaydım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Vay başıma gelene: Keşki falancayı dost edinmeseydim.

— İbni Kesir

“Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!”

— Diyanet İşleri

«Ne yazık bana! Keşki fülânı dost tutmayaydım».

— Hasan Basri Çantay

Eyvah, keşki falancayı dost edinmeseydim!

— Seyyid Kutub

لَّقَدْ أَضَلَّنِى عَنِ ٱلذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَآءَنِىۗ وَكَانَ ٱلشَّيْطَٰنُ لِلْإِنسَٰنِ خَذُولًا ﴿٢٩

Vallahi o sapıttı Ben-î zikirden, bana gelmiş iken, öyle ya şeytan insana çok hızlânkâr bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; bana gelen zikirden beni, o saptırdı. Şeytan; insanı yapayalnız ve yardımsız bırakandır.

— İbni Kesir

“Andolsun, Kur’an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir.”

— Diyanet İşleri

«Andolsun ki beni zikirden, hem o (bir devlet gibi) bana (Allah tarafından) geldikden sonra, o sapdırdı. Şeytan insanı (başına bir belâ gelince) yapayalınız ve yardımsız bırakandır».

— Hasan Basri Çantay

Bana Kur'anın mesajı geldikten sonra o beni Allah'ı anmaktan alıkoydu. Zaten şeytan, insanı ayarttıktan sonra yüzüstü bırakır.

— Seyyid Kutub

وَقَالَ ٱلرَّسُولُ يَٰرَبِّ إِنَّ قَوْمِى ٱتَّخَذُواْ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانَ مَهْجُورًا ﴿٣٠

Peygamber de "Ya Rab, kavmim bu Kur'an’ı mehcur tuttular" demekte.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve Peygamber dedi ki: Ey RAbbım; doğrusu kavmim bu Kur'an'ı terkedilmiş olarak bıraktı.

— İbni Kesir

Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi.

— Diyanet İşleri

Peygamber dedi ki «Ey Rabbim, kavmim hakıykat şu Kur'ânı metruk (bir şey) edindiler».

— Hasan Basri Çantay

Peygamber «Ya Rabbi, soydaşlarım bu Kur'anı boykot ettiler.» dedi.

— Seyyid Kutub

وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِىٍّ عَدُوًّا مِّنَ ٱلْمُجْرِمِينَۗ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَصِيرًا ﴿٣١

Ve işte biz böyle her peygamber için mücrimlerden bir düşman yapmışızdır, maamafih hâdi de Rabbin yeter nasîr de.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte böylece Biz; her peygambere suçlulardan bir düşman kıldık. Hidayete götüren ve yardımcı olarak Rabbın yeter.

— İbni Kesir

Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter.

— Diyanet İşleri

Biz her peygambere günahkârlardan böyle düşman (lar) peyda etdik. Hidâyet verici olarak da, hakıykî yardımcı olarak da senin Rabbin yeter.

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, biz böylece her Peygamberin karşısına azılı günahkar bir düşman çıkardık. Rabb'in senin için yeterli bir yol gösterici ve yardım edicidir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR