بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَإِن يَكُن لَّهُمُ ٱلْحَقُّ يَأْتُوٓاْ إِلَيْهِ مُذْعِنِينَ ٤٩

Eğer hak kendilerinin lehinde ise itaatle koşa koşa ona gelirler.

– Hasan Basri Çantay

أَفِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌ أَمِ ٱرْتَابُوٓاْ أَمْ يَخَافُونَ أَن يَحِيفَ ٱللَّهُ عَلَيْهِمْ وَرَسُولُهُۥۚ بَلْ أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ ٥٠

Kalblerinde bir (küfür) maraz (ı) mı var bunların? Yoksa (onun hak peygamberliğinden) şübhe mi etdiler? Yahud Allahın ve resulünün kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zaalimler (haksızlar) kendileridir.

– Hasan Basri Çantay

إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ ٱلْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوٓاْ إِلَى ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَاۚ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ ٥١

Mü'minlerin — aralarında hükmetmek üzere Allahın resulüne da'vet olundukları vakit — sözü ancak: «Dinledik, itaat etdik» demeleridir. İşte asıl muradlarına erenler bunlardır.

– Hasan Basri Çantay

وَمَن يُطِعِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَيَخْشَ ٱللَّهَ وَيَتَّقْهِ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْفَآئِزُونَ ٥٢

Kim Allaha ve resulüne itaat ederse, (geçmiş günâhlarından dolayı) Allahdan korkarsa, (gelecek günâhlarından nâşî de) Ondan sakınırsa kurtuluşu bulanlar da bunların ta kendileridir.

– Hasan Basri Çantay

وَأَقْسَمُواْ بِٱللَّهِ جَهْدَ أَيْمَٰنِهِمْ لَئِنْ أَمَرْتَهُمْ لَيَخْرُجُنَّۖ قُل لَّا تُقْسِمُواْۖ طَاعَةٌ مَّعْرُوفَةٌۚ إِنَّ ٱللَّهَ خَبِيرٌۢ بِمَا تَعْمَلُونَ ٥٣

(Münafıklar) eğer kendilerine emr edersen (cihâda) behemehal çıkacaklarına, olanca hızlarıyle, yemîn etdiler. (Onlara) de ki: «(Bîhûde) yemîn etmeyin. (Bu), âdet (iniz) vech ile (sâde dilinizin gevelediği) bir itâatdır. Şübhesiz ki Allah, yapageldiğiniz şeylerden hakkıyle haberdârdır».

– Hasan Basri Çantay

قُلْ أَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُواْ ٱلرَّسُولَۖ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّمَا عَلَيْهِ مَا حُمِّلَ وَعَلَيْكُم مَّا حُمِّلْتُمْۖ وَإِن تُطِيعُوهُ تَهْتَدُواْۚ وَمَا عَلَى ٱلرَّسُولِ إِلَّا ٱلْبَلَٰغُ ٱلْمُبِينُ ٥٤

De ki: «Allaha itaat edin, peygambere itaat edin». Eğer yine yüz çevirib dönerseniz onun (peygamberin) uhdesine düşen ancak ona yüklenilen (vazıyfe-i tebliğ) dir. Sizin üstünüze düşen (vazîfe) de size yükletilen (itaat) dir. Eğer ona itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz. Peygambere âid olan (vazife) apaçık tebliğden başkası değildir.

– Hasan Basri Çantay

وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مِنكُمْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ كَمَا ٱسْتَخْلَفَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ ٱلَّذِى ٱرْتَضَىٰ لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّنۢ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًاۚ يَعْبُدُونَنِى لَا يُشْرِكُونَ بِى شَيْـًٔاۚ وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْفَٰسِقُونَ ٥٥

Allah, içinizden îman edib de güzel güzel amel (ve hareket) de bulunanlara yemîn ile va'd etdi ki kendilerinden evvel gelenleri nasıl (kâfirlerin) yerine getirdi (haakim kıldı) ise onları da yer (yüzün) de muhakkak (müşriklerin) yerine geçir (ib hükümran ede) cek, onlara kendileri için beğendiği dîni (Islâmı) her halde pâydâr kılacak, onların korkuların (ı üzerlerinden kaldırdık) dan sonra (hallerini) kat'î bir emînliğe çevirecekdir. (Tâki) onlar (bu güvenlik içinde) bana ibâdet etsinler, bana hiçbir şey'i ortak tutmasınlar. Kim bundan sonra nankörlük ederse artık onlar faasıkların ta kendileridir.

– Hasan Basri Çantay

وَأَقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُواْ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَطِيعُواْ ٱلرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ٥٦

Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, o resule itaat edin. Tâki ilâhî rahmete kavuşdurulasınız.

– Hasan Basri Çantay

لَا تَحْسَبَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مُعْجِزِينَ فِى ٱلْأَرْضِۚ وَمَأْوَىٰهُمُ ٱلنَّارُۖ وَلَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ ٥٧

Sakın o küfredenlerin yer (yüzün) de (bizi) aaciz bırakıcı olduklarını sanma. Onların varacakları yer ateşdir. Şübhesiz o, ne kötü bir dönüşdür!

– Hasan Basri Çantay

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لِيَسْتَـْٔذِنكُمُ ٱلَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَٰنُكُمْ وَٱلَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُواْ ٱلْحُلُمَ مِنكُمْ ثَلَٰثَ مَرَّٰتٍۚ مِّن قَبْلِ صَلَوٰةِ ٱلْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُم مِّنَ ٱلظَّهِيرَةِ وَمِنۢ بَعْدِ صَلَوٰةِ ٱلْعِشَآءِۚ ثَلَٰثُ عَوْرَٰتٍ لَّكُمْۚ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌۢ بَعْدَهُنَّۚ طَوَّٰفُونَ عَلَيْكُم بَعْضُكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ٥٨

Ey îman edenler, sağ elinizin mâlik olduğu (köle ve cariyeler), bir de sizden olub da henüz bulûğ çağına girmemiş (küçük) ler (şu) üç vakıtda, sabah namazından önce, öğle sıcağından elbisenizi çıkaracağınız zaman, bir de yatsı namazından sonra (odanıza girecek olurlarsa) sizden izin istesin (ler. Bu) üç (vakit) sizin için avret (ve halvet vakıfları) dir. Bunlardan sonra ise birbirinizi dolaşmanızda ne sizin üzerinize, ne onların üzerine bir vebal yokdur. Allah, âyetleri size böylece açıklar. Allah (her şey'i) hakkıyle bilendir, tam bir hüküm ve hikmet saahibidir.

– Hasan Basri Çantay

وَإِذَا بَلَغَ ٱلْأَطْفَٰلُ مِنكُمُ ٱلْحُلُمَ فَلْيَسْتَـْٔذِنُواْ كَمَا ٱسْتَـْٔذَنَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمْ ءَايَٰتِهِۦۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ٥٩

Sizden olan (hür) çocuklar bulûğ çağına ulaşdığı zaman kendilerinden evvelkilerin izin istediği gibi izin istesinler. Allah size âyetlerini böylece beyan eder. Allah (her şey'i) hakkıyle bilendir, tam bir hüküm ve hikmet saahibidir.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu