بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَعۡلَمُ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيهِمۡ وَمَا خَلۡفَهُمۡۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرۡجَعُ ٱلۡأُمُورُ ٧٦
Hepsinin önlerindekini ve arkalarındakini bilir ve bütün işler hep Allah’a irca olunur.
Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. Bütün işler Allah'a döndürülür.
Onların önlerindekini de (yaptıklarını da), arkalarındakini de (yapacaklarını da) bilir. Bütün işler hep Allah’a döndürülür.
Onların Önlerindekini de, arkalarındakileri de bilir O. (Bütün) işler ancak Allaha döndürülür.
O, onların önlerindekileri (geleceklerini) de bilir, arkada bıraktıklarını (geçmişlerini) de. Olup biten her şeyin son mercii O'dur.
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱرۡكَعُواْ وَٱسۡجُدُواْۤ وَٱعۡبُدُواْ رَبَّكُمۡ وَٱفۡعَلُواْ ٱلۡخَيۡرَ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ۩ ٧٧
Ey o bütün iman edenler, rükü edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin, hayır işleyin ki felâh bulabilesiniz.
Ey iman edenler; rüku edin, secdeye varın, Rabbınıza kulluk edin ve iyilik yapın ki kurtuluşa eresiniz.
Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.
Ey îman edenler, rükû' edin, sücûd edin. (Diğer suretlerle de) Rabbinize ibâdet edin, hayır işleyin. Tâki umduğunuza nail olasınız.
Ey insanlar, ruküa varınız, secde ediniz, Rabb'inize kulluk ediniz ve iyi işler yapınız ki, kurtuluşa ve mutlu sona eresiniz.
وَجَٰهِدُواْ فِي ٱللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِۦۚ هُوَ ٱجۡتَبَىٰكُمۡ وَمَا جَعَلَ عَلَيۡكُمۡ فِي ٱلدِّينِ مِنۡ حَرَجٖۚ مِّلَّةَ أَبِيكُمۡ إِبۡرَٰهِيمَۚ هُوَ سَمَّىٰكُمُ ٱلۡمُسۡلِمِينَ مِن قَبۡلُ وَفِي هَٰذَا لِيَكُونَ ٱلرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيۡكُمۡ وَتَكُونُواْ شُهَدَآءَ عَلَى ٱلنَّاسِۚ فَأَقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُواْ ٱلزَّكَوٰةَ وَٱعۡتَصِمُواْ بِٱللَّهِ هُوَ مَوۡلَىٰكُمۡۖ فَنِعۡمَ ٱلۡمَوۡلَىٰ وَنِعۡمَ ٱلنَّصِيرُ ٧٨
Ve Allah uğruna hak cihâdiyle mücahede eyleyin, sizi O seçti, üzerinize dinde bir harec de yükletmedi, haydin babanız İbrahim’in milletine, bundan evvel ve bunda size müslüman ismini o - Allah - taktı, ki peygamber size karşı şâhid olsun, siz de bütün insanlara karşı şâhidler olasınız, haydin namazı kılın zekâtı verin, ve Allah’a sıkı tutunun ki mevlânız odur, artık ne güzel mevlâ, ne güzel nasîr.
Ve Allah için hakkıyla cihad edin. O, sizi seçmiş ve babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamaıştır. Daha önce peygamberlerin size şahid olması, sizin de insanlara şahidler olmanız için size müslüman adını veren O'dur. Şu halde namaz kılın, zekat verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlanız. Ne güzel Mevla, ne güzel yardımcı.
Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!
Allah uğrunda (nasıl savaşmak lazımsa öylece) hakkıyle cihâd edin. Sizi O seçdi. Dîn (işlerin) de üzerinize hiçbir güdük de yüklemedi, (tıbkı) babanız İbrâhîmin (tevhıyd) dîn (inde olduğu) gibi. Size daha evvel (gönderdiği kitablarda) da, bu (Kur'anda) da müslüman adını — peygamber sizin üzerinize şâhid olsun, siz de (bütün) insanların üzerine şâhidler olasınız diye — (Allah) vermişdir. Artık dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin, Allaha sarılın. O, sizin mevlânızdır. İşte ne güzel mevlâ O, ne güzel yardımcı O!
Allah'ın rızası uğrunda gerektiği gibi cihad ediniz. O sizi bu görevi yapmak üzere seçti. Din konusunda size hiçbir zorluk yüklemedi. Atanız İbrahim'in dinidir bu. Allah sizi gerek daha önceki kutsal kitaplarda gerekse elinizdeki Kur'anda «müslüman» olarak adlandırdı. Amaç, Peygamberin size tanık ve canlı örnek olması, sizin de diğer insanlara tanık ve canlı örnek olmanızdır. Öyleyse namazı kılınız, zekâtı veriniz ve Allah'a sımsıkı bağlanınız. Sizin efendiniz, koruyucunuz O'dur. O ne güzel efendi ve ne güzel destekleyicidir!