بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

ٱللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ فِيمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿٦٩

Ve muhalefet edip durduğunuz şeyler hakkında kıyamet günü Allah aranızda hükmünü verecek.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İhtilafa düştüğünüz şeylerde Allah; kıyamet günü aranızda hükmedecektir.

— İbni Kesir

Hakkında ayrılığa düşüp durduğunuz şeyler konusunda, kıyamet günü Allah aranızda hüküm verecektir.

— Diyanet İşleri

Hakkında ihtilâf edegeldiğiniz şeylere âid hükmünü aranızda Allah kıyamet günü verecekdir.

— Hasan Basri Çantay

Allah, kıyamet günü görüş ayrılığına düştüğünüz konulara ilişkin hükmünü verecektir.

— Seyyid Kutub

أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِى ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِۗ إِنَّ ذَٰلِكَ فِى كِتَٰبٍۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٌ ﴿٧٠

Bilmez misin ki Allah gökte ve yerde ne varsa bilir, muhakkak o kitapdadır, her halde o Allah’a göre kolaydır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bilmez misin ki Allah; gökte ve yerde olanı bilir. Hiç şüphesiz bunlar, bir Kitab'dadır. Doğrusu bunlar, Allah için pek kolaydır.

— İbni Kesir

Bilmez misin ki, kuşkusuz Allah gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Kuşkusuz bunların hepsi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da)dır. Şüphesiz bu, Allah’a göre çok kolaydır.

— Diyanet İşleri

Bilmedin mi ki Allah gökde ve yerde ne varsa (hepsini) bilir. Bu (zikr olunanların hepsi) muhakkak bir kitabdadır. Hakıykat, bu (nları bilmek) Allaha göre pek kolaydır.

— Hasan Basri Çantay

Allah'ın gökte ve yerde bulunan her şeyi bildiğini bilmiyor musun? Bunların hepsi (O'nun katındaki) bir kitapta kayıtlıdır. Bu, Allah için kolay bir iştir.

— Seyyid Kutub

وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِۦ سُلْطَٰنًا وَمَا لَيْسَ لَهُم بِهِۦ عِلْمٌۗ وَمَا لِلظَّٰلِمِينَ مِن نَّصِيرٍ ﴿٧١

Onlar Allah’ın karşısında öyle bir şeye tapıyorlar ki o ona öyle bir ferman indirmedi ve öyle bir şey ki olbabda lehlerine hiç bir ilim yok, zalimlere ise yardımcı yoktur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar; Allah'ı bırakır da Allah'ın haklarında hiç bir delil indirmediği ve kendilerinde de bilgi bulunmayan şeylere taparlar. Zalimlerin hiç bir yardımcısı yoktur.

— İbni Kesir

Onlar, Allah’ı bırakıp, hakkında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, kendilerinin de hakkında hiçbir bilgilerinin bulunmadığı şeylere kulluk ederler. Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur.

— Diyanet İşleri

Onlar Allâhı bırakıb da (Allahın), kendisine hiçbir hüccet indirmediği, kendilerinin dahi (Tanrı olduklarına dâir) bir bilgileri bulunmadığı şeylere (putlara) taparlar. O zaalimlerin (azâb-ı ilâhîyi men' edici) hiç bir yardımcısı yokdur.

— Hasan Basri Çantay

Müşrikler, Allah'ı bir yana bırakarak haklarında hiçbir destekleyici delil indirilmemiş ve mahiyetlerine ilişkin hiçbir şey bilmedikleri sözde ilahlara tapıyorlar. Zalimler hiçbir destekçi bulamazlar.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٍ تَعْرِفُ فِى وُجُوهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ ٱلْمُنكَرَۖ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِٱلَّذِينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتِنَاۗ قُلْ أَفَأُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَٰلِكُمُۗ ٱلنَّارُ وَعَدَهَا ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ ﴿٧٢

Kendilerine karşı âyetlerimiz birer beyyine olarak okunduğu zaman da o kâfirlerin yüzlerinde münkirliklerini tanırsın, hemen hemen karşılarında âyetlerimizi tilâvet edenlere saldırıverecek gibi olurlar, de ki: şimdi size ondan daha şer olanını haber vereyim mi? Ateş, Allah onu küfredenlere vaad buyurdu, ki o ne fena akibettir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara, apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman; o küfredenlerin yüzlerinden inkarı anlarsın. Neredeyse, kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: Size bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Ateş. Allah, onu küfredenlere vaad etmiştir. Ne kötü dönüş.

— İbni Kesir

Kendilerine âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman, o kâfirlerin yüz ifadelerinden inkârlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara hışımla saldıracaklar. De ki: “Şimdi size bu durumdan daha beterini haber vereyim mi: Ateş.. Allah, onu kâfirlere vaad etti. Ne kötü varış yeridir orası!”

— Diyanet İşleri

Karşılarında açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman o kâfirlerin suratlarında inkâr (görüb) tanırsın. Kendilerine âyetlerimizi okuyanlara nerdeyse saldırıverecek olurlar! De ki: «Şimdi bundan daha çok kötü (bir şey) i haber vereyim mi? Ateşdir! Allah bunu o küfür (ve inkâr) edenlere va'd etmişdir. O, ne kötü bir merci'dir!

— Hasan Basri Çantay

Kâfirlere açık anlamlı ayetlerimiz okunduğunda içlerinde kabaran öfkeyi ve nefreti yüzlerinden okuyabilirsin. Neredeyse ayetlerimizi okuyanların üzerlerine çullanacak gibi olurlar. Onlara de ki; «Size bu öfkenizden daha kötüsünü haber vereyim mi?: Cehennem ateşi! Allah onu kâfirler için hazırladığını bildirmiştir. Ne kötü bir akıbettir o!»

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَٱسْتَمِعُواْ لَهُۥٓۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَن يَخْلُقُواْ ذُبَابًا وَلَوِ ٱجْتَمَعُواْ لَهُۥۖ وَإِن يَسْلُبْهُمُ ٱلذُّبَابُ شَيْـًٔا لَّا يَسْتَنقِذُوهُ مِنْهُۚ ضَعُفَ ٱلطَّالِبُ وَٱلْمَطْلُوبُ ﴿٧٣

Ey insanlar! bir mesel darbedildi, şimdi ona iyi kulak verin, haberiniz olsun ki sizin Allah’dan başka taptıklarınız bir sinek yaratamazlar, hepsi onun için toplansalar bile, ve şayed sinek onlardan bir şey kaparsa onu ondan kurtaramazlar, tâlib de zaıyf matlûb da.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey insanlar, bir misal verildi, şimdi onu dinleyin: Şüphesiz ki Allah'ı bırakıp da taptıklarınız bir araya gelseler; bir sinek bile yaratamazlar Ama sinek, onlardan bir şey kapsa bunu da ondan kurtaramazlar. İsteyen de, istenen de aciz.

— İbni Kesir

Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin Allah’tan başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de.

— Diyanet İşleri

Ey insanlar, size (şöyle) bir misâl getirildi. Şimdi onu dinleyin: Sizin Allâhı bırakıb da tapdığınız (putlar) hakıykaten bir sinek bile yaratamazlar, hepsi bunun için bir yere toplanmış olsalar dahi. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa bunu ondan geri de alamazlar! İsteyen de aaciz, istenen de!..

— Hasan Basri Çantay

Ey insanlar, size bir örnek verildi, şimdi onu dinleyiniz: Allah'ı bir yana bırakarak yalvardığınız sözde ilahlar var ya, onların hepsi biraraya gelseler bir sinek bile yaratamazlar. Buna karşılık eğer sinek onların vücudundan son derece küçük bir parça kapıp götürse onu, onun ağzından geri alamazlar. Demek ki kovalayan da aciz, kovalanan da!

— Seyyid Kutub

مَا قَدَرُواْ ٱللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِۦٓۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَقَوِىٌّ عَزِيزٌ ﴿٧٤

Allah’ın kadrini gereği gibi takdir edemediler, hakikat Allah, yegâne kaviy, yegâne azîzdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar Allah'ı gereği gibi takdir edemediler. Muhakkak ki Allah; Kavi'dir, Aziz'dir.

— İbni Kesir

Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.

— Diyanet İşleri

Onlar Allahın kadrini hakkıyle ölçemediler. Şübhe yok ki Allah yegâne kuvvet saahibidir, mutlak gaalibdir.

— Hasan Basri Çantay

Onlar Allah'ın ululuğunu gerektiği gibi kavrayamamışlardır. Hiç kuşkusuz Allah güçlüdür ve üstün iradelidir.

— Seyyid Kutub

ٱللَّهُ يَصْطَفِى مِنَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ ٱلنَّاسِۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌۢ بَصِيرٌ ﴿٧٥

Allah, hem melâike’den Resuller süzer hem insanlardan, hakikat Allah, yegâne Semi, yegâne basîrdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah; meleklerden elçiler seçer. İnsanlardan da. Doğrusu Allah; Semi' dir, Basir'dir.

— İbni Kesir

Allah, meleklerden de resûller seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.

— Diyanet İşleri

Allah hem meleklerden, hem insanlardan peygamberler seçer. Şübhesiz Allah (her şey'i) hakkıyle işiden, kemâliyle görendir.

— Hasan Basri Çantay

Allah, meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi işitir, her şeyi görür.

— Seyyid Kutub

يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۗ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرْجَعُ ٱلْأُمُورُ ﴿٧٦

Hepsinin önlerindekini ve arkalarındakini bilir ve bütün işler hep Allah’a irca olunur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. Bütün işler Allah'a döndürülür.

— İbni Kesir

Onların önlerindekini de (yaptıklarını da), arkalarındakini de (yapacaklarını da) bilir. Bütün işler hep Allah’a döndürülür.

— Diyanet İşleri

Onların Önlerindekini de, arkalarındakileri de bilir O. (Bütün) işler ancak Allaha döndürülür.

— Hasan Basri Çantay

O, onların önlerindekileri (geleceklerini) de bilir, arkada bıraktıklarını (geçmişlerini) de. Olup biten her şeyin son mercii O'dur.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱرْكَعُواْ وَٱسْجُدُواْ وَٱعْبُدُواْ رَبَّكُمْ وَٱفْعَلُواْ ٱلْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ۩ ﴿٧٧

Ey o bütün iman edenler, rükü edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin, hayır işleyin ki felâh bulabilesiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman edenler; rüku edin, secdeye varın, Rabbınıza kulluk edin ve iyilik yapın ki kurtuluşa eresiniz.

— İbni Kesir

Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.

— Diyanet İşleri

Ey îman edenler, rükû' edin, sücûd edin. (Diğer suretlerle de) Rabbinize ibâdet edin, hayır işleyin. Tâki umduğunuza nail olasınız.

— Hasan Basri Çantay

Ey insanlar, ruküa varınız, secde ediniz, Rabb'inize kulluk ediniz ve iyi işler yapınız ki, kurtuluşa ve mutlu sona eresiniz.

— Seyyid Kutub

وَجَٰهِدُواْ فِى ٱللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِۦۚ هُوَ ٱجْتَبَىٰكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِى ٱلدِّينِ مِنْ حَرَجٍۚ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَٰهِيمَۚ هُوَ سَمَّىٰكُمُ ٱلْمُسْلِمِينَ مِن قَبْلُ وَفِى هَٰذَا لِيَكُونَ ٱلرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُواْ شُهَدَآءَ عَلَى ٱلنَّاسِۚ فَأَقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُواْ ٱلزَّكَوٰةَ وَٱعْتَصِمُواْ بِٱللَّهِ هُوَ مَوْلَىٰكُمْۖ فَنِعْمَ ٱلْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ ٱلنَّصِيرُ ﴿٧٨

Ve Allah uğruna hak cihâdiyle mücahede eyleyin, sizi O seçti, üzerinize dinde bir harec de yükletmedi, haydin babanız İbrahim’in milletine, bundan evvel ve bunda size müslüman ismini o - Allah - taktı, ki peygamber size karşı şâhid olsun, siz de bütün insanlara karşı şâhidler olasınız, haydin namazı kılın zekâtı verin, ve Allah’a sıkı tutunun ki mevlânız odur, artık ne güzel mevlâ, ne güzel nasîr.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve Allah için hakkıyla cihad edin. O, sizi seçmiş ve babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamaıştır. Daha önce peygamberlerin size şahid olması, sizin de insanlara şahidler olmanız için size müslüman adını veren O'dur. Şu halde namaz kılın, zekat verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlanız. Ne güzel Mevla, ne güzel yardımcı.

— İbni Kesir

Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!

— Diyanet İşleri

Allah uğrunda (nasıl savaşmak lazımsa öylece) hakkıyle cihâd edin. Sizi O seçdi. Dîn (işlerin) de üzerinize hiçbir güdük de yüklemedi, (tıbkı) babanız İbrâhîmin (tevhıyd) dîn (inde olduğu) gibi. Size daha evvel (gönderdiği kitablarda) da, bu (Kur'anda) da müslüman adını — peygamber sizin üzerinize şâhid olsun, siz de (bütün) insanların üzerine şâhidler olasınız diye — (Allah) vermişdir. Artık dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin, Allaha sarılın. O, sizin mevlânızdır. İşte ne güzel mevlâ O, ne güzel yardımcı O!

— Hasan Basri Çantay

Allah'ın rızası uğrunda gerektiği gibi cihad ediniz. O sizi bu görevi yapmak üzere seçti. Din konusunda size hiçbir zorluk yüklemedi. Atanız İbrahim'in dinidir bu. Allah sizi gerek daha önceki kutsal kitaplarda gerekse elinizdeki Kur'anda «müslüman» olarak adlandırdı. Amaç, Peygamberin size tanık ve canlı örnek olması, sizin de diğer insanlara tanık ve canlı örnek olmanızdır. Öyleyse namazı kılınız, zekâtı veriniz ve Allah'a sımsıkı bağlanınız. Sizin efendiniz, koruyucunuz O'dur. O ne güzel efendi ve ne güzel destekleyicidir!

— Seyyid Kutub

AYARLAR