بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
لِّيَشۡهَدُواْ مَنَٰفِعَ لَهُمۡ وَيَذۡكُرُواْ ٱسۡمَ ٱللَّهِ فِيٓ أَيَّامٖ مَّعۡلُومَٰتٍ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّنۢ بَهِيمَةِ ٱلۡأَنۡعَٰمِۖ فَكُلُواْ مِنۡهَا وَأَطۡعِمُواْ ٱلۡبَآئِسَ ٱلۡفَقِيرَ ٢٨
Gelsinler kendilerine aid bir takım menfeatlere şâhid olsunlar ve En'am behîmelerinden kendilerine merzük buyurduğu kurbanlıklar üzerine malûm günlerde Allah’ın ismini ansınlar da onlardan yeyin ve yoksulu, fakıri doyurun.
Ta ki kendileri için faydalara şahid olsunlar ve Allah'ın onlara rızık olarak verdiği hayvanları belli günlerde kurban ederken O'nun adını ansınlar. Siz de bunlardan yeyin. Çaresiz kalmış yoksulu da doyurun.
Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.
«Tâki kendilerine âid menfeatlere şâhid (ve haazır) olsunlar. Allahın rızk olarak kendilerine verdiği dört ayaklı davarlar (kurbanlıklar) üzerine ma'lûm olan günlerde Allahın adını ansınlar. İşte bunlardan yeyin, yoksulu, fakîri de doyurun».
Gelsinler de çeşitli yararlarını gözleri ile görsünler ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları belirli günlerde kurban ederken O'nun adını ansınlar. Bu hayvanların etinden hem kendiniz yiyiniz, hem de sıkıntı içinde bulunan yoksullara yediriniz.
ثُمَّ لۡيَقۡضُواْ تَفَثَهُمۡ وَلۡيُوفُواْ نُذُورَهُمۡ وَلۡيَطَّوَّفُواْ بِٱلۡبَيۡتِ ٱلۡعَتِيقِ ٢٩
Sonra kirlerini atsınlar ve adaklarını yerine getirsinler ve o Beyt-i atikı tavaf etsinler.
Bilahare kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt el Atik'i tavaf etsinler.
Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik’i (Kâbe’yi) tavaf etsinler.
«Sonra kirlerini gidersinler. Adaklarını yerine getirsinler ve o Beyt-i atıykı tavaaf etsinler».
Sonra kirlerini giderip temizlensinler, adaklarını yerine getirsinler ve bu tarihi evi (Kâ'be'yi) tavaf etsinler.
ذَٰلِكَۖ وَمَن يُعَظِّمۡ حُرُمَٰتِ ٱللَّهِ فَهُوَ خَيۡرٞ لَّهُۥ عِندَ رَبِّهِۦۗ وَأُحِلَّتۡ لَكُمُ ٱلۡأَنۡعَٰمُ إِلَّا مَا يُتۡلَىٰ عَلَيۡكُمۡۖ فَٱجۡتَنِبُواْ ٱلرِّجۡسَ مِنَ ٱلۡأَوۡثَٰنِ وَٱجۡتَنِبُواْ قَوۡلَ ٱلزُّورِ ٣٠
Emir budur, her kim de Allah’ın hurmetlerine tazîm ederse bu kendisi için Rabb’i indinde mutlak hayırdır, size ise karşınızda tilâvet olunup duranlar müstesna olmak üzere bütün en'am helâl kılındı, o halde o evsandan, o pislikten kaçının ve tezvir sözden kaçının.
İşte böyle. Kim Allah'ın haram kıldıklarına saygı gösterirse; Rabbı katında bu, onun hayrınadır. Size okunanlardan başka büyük hayvanlar helal kılınmıştır. O halde murdardan, putlardan kaçının ve yalan sözlerden çekinin.
Bu böyle. Kim Allah’ın hükümlerine saygı gösterirse, bu, Rabbi katında kendisi için bir hayırdır. Haramlığı size okunanların (bildirilenlerin) dışında bütün hayvanlar size helâl kılındı. Artık putlara tapma pisliğinden kaçının, yalan sözden kaçının.
İşte (emir) budur. Kim Allahın hürmet (edilmesini emreylediği şey) lere ta'zıymde bulunursa bu, Rabbi indinde kendisi için (mahz-ı) hayırdır. Karşınızda okunagelenler müstesna olmak üzere davarlar sizin için halâl kılındı. O halde murdardan, putlardan kaçının, yalan sözden çekinin.
İşte böyle. Kim Allah'ın yasaklarına saygı gösterirse bu tutum Rabb'inin katında kendisi için hayırlıdır. Tek tek sayılarak yasaklananlar dışındaki bütün hayvanlar size helâl kılındı. Artık o pis putlardan ve yalan sözden kaçınınız.
حُنَفَآءَ لِلَّهِ غَيۡرَ مُشۡرِكِينَ بِهِۦۚ وَمَن يُشۡرِكۡ بِٱللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ ٱلسَّمَآءِ فَتَخۡطَفُهُ ٱلطَّيۡرُ أَوۡ تَهۡوِي بِهِ ٱلرِّيحُ فِي مَكَانٖ سَحِيقٖ ٣١
Allah için, ona şirk koşmayan hanîfler olun, her kim Allah’a şirk koşarsa öyle olur ki sanki Semâ’dan düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor, veya rüzgâr onu ocara bir yere sürüklüyordur.
Allah'a şirk koşmaksızın, hanifler olarak. Kim Allah'a şirk koşarsa; gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın uçuruma attığı bir şeye benzer.
Allah’a yönelen, O’na ortak koşmayan kimseler (olun). Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir.
Allahın muvahhidleri, Ona eş tutmayanlar olarak (kaçının, çekinin). Kim Allaha eş koşarsa o, yüksekden düşüb de (parçalanmış ve) kendisini kuş kapmış, yahud rüzgâr onu uzak bir yere atmış (nesne) gibidir.
Allah'ın birliğini onaylayan kimseler olunuz, O'na ortak koşmayınız. Kim Allah'a ortak koşarsa sanki gökten yere düşmüş de kuşlara yem olmuş ya da rüzgâr tarafından sürüklenerek ıssız bir köşeye atılmış gibi olur.
ذَٰلِكَۖ وَمَن يُعَظِّمۡ شَعَٰٓئِرَ ٱللَّهِ فَإِنَّهَا مِن تَقۡوَى ٱلۡقُلُوبِ ٣٢
Bu budur, her kim de Allah’ın şeairine -kurbanlıklarına - ta'zîm ederse şüphesiz o kalblerin tekvasındandır.
Bu böyledir. Kim, Allah'ın nişanelerine saygı gösterirse; şüphesiz ki bu kalblerin takvasındandır.
Bu böyle. Her kim de Allah’ın nişanelerini (kurbanlıklarını) yüceltirse, şüphesiz ki bu kalplerin takvasından (Allah’a karşı gelmekten sakınmasından)dır.
Bu, budur, kim Allahın şeaairini büyük tanırsa şübhesiz ki bu, kalblerin takvaasındandır.
Bu böyledir. Kim Allah'ın emrettiği ibadet biçimlerine saygı gösterirse hiç kuşkusuz bu saygı kalplerdeki takvadan kaynaklanır.
لَكُمۡ فِيهَا مَنَٰفِعُ إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمّٗى ثُمَّ مَحِلُّهَآ إِلَى ٱلۡبَيۡتِ ٱلۡعَتِيقِ ٣٣
Sizin için onlarda muayyen bir zamana kadar bir takım menfeatler vardır, sonra da varacakları yer Beyt-i atika müntehîdir.
Onlarda belli bir süreye kadar sizin için faydalar vardır. Sonra varacakları yer, Beyt el Atik ile son bulur.
Sizin için onlarda belli bir zamana kadar birtakım yararlar vardır. Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kâbe)’dir.
Onlardan muayyen bir zamana kadar sizin için menfeatler vardır. Sonra varacakları (kurban edilecekleri) yer Beyt-i atıyka müntehidir.
Kurbanlık hayvanlar belirli bir süreye kadar size yararlı olur, sonra varacakları yer o tarihi evdir. (Beytullah'tır.)
وَلِكُلِّ أُمَّةٖ جَعَلۡنَا مَنسَكٗا لِّيَذۡكُرُواْ ٱسۡمَ ٱللَّهِ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّنۢ بَهِيمَةِ ٱلۡأَنۡعَٰمِۗ فَإِلَٰهُكُمۡ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞ فَلَهُۥٓ أَسۡلِمُواْۗ وَبَشِّرِ ٱلۡمُخۡبِتِينَ ٣٤
Ve her ümmet için, Allah’ın kendilerine merzuk kıldığı en'am behimesi üzerine ismini zikretsinler diye bir mabed yapmışızdır, şimdi hepinizin tanrısı bir tek tanrıdır, onun için yalnız ona teslim olan müslüman olun ve müjdele o muti, mütevazileri.
Biz; her ümmet için kurban kesmeyi meşru kıldık ki Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanların üzerine O'nun adını ansınlar. Sizin tanrınız, bir tek tanrıdır. O'na teslim olun. Sen mütevazı olanları müjdele.
Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Şu hâlde yalnız O’na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!
Biz her ümmet için kurban kesmeyi meşru' kıldık, kendilerini rızıklandırdığı dört ayaklı davarlar üzerine (yalınız) Allahın adını ansınlar diye. İşte sizin Tanrınız bir tek Tanrıdır. O halde Ona teslîm olun. (Habibim) sen mutıy' ve mütevazı' olanları müjdele.
Biz her ümmete kurban kesmeyi, ibadet olarak emrettik. Amaç, Allah'ın insanlara rızık olarak sunduğu hayvanları keserken O'nun adını anmaktır. İlahınız tek ilahtır, yalnız O'na boyun eğiniz. Ey Muhammed, alçak gönüllü saygılıları müjdele.
ٱلَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ ٱللَّهُ وَجِلَتۡ قُلُوبُهُمۡ وَٱلصَّٰبِرِينَ عَلَىٰ مَآ أَصَابَهُمۡ وَٱلۡمُقِيمِي ٱلصَّلَوٰةِ وَمِمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡ يُنفِقُونَ ٣٥
Ki Allah anıldığı vakit kalbleri oynar, ve kendilerine isabet edene sabırlı ve namaza devamlıdırlar ve kısmet ettiğimiz şeylerden infak da ederler. Hem o bedeneler, o güvdeli hayvanlar - var â biz onları Allah şeâirinden kıldık, sizin için onlarda hayır vardır, binaenaleyh ön ayaklarının biri bağlı olarak bir düzüye üzerlerine Allah’ın ismini anın, yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yeyin, kanaatlıya ve isteyene ıtam da edin, o böyle onları size müsahhar kıldı ki şükr edesiniz.
Onlar ki; Allah anıldığı zaman kalbleri titrer. Başlarına gelenlere sabr eder, namaz kılar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.
Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir.
(Öyle mutıy' ve mütevâzi' olanlar ki) Allah anılınca onların kalbleri kork (u ile oyn) ar. Onları kendilerine isaabet eden (mihnetlere, zorluklara) sabredenlerdir. Namazı dosdoğru kılanlardır. Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allah için) harcarlar.
Onlar ki, yanlarında Allah'ın adı anıldığında kalpleri ürperir, başlarına gelen belalara karşı sabrederler, namaz kılar ve kendilerine verdiğimiz rızıkların bir bölümünü Allah yolunda harcarlar.
وَٱلۡبُدۡنَ جَعَلۡنَٰهَا لَكُم مِّن شَعَٰٓئِرِ ٱللَّهِ لَكُمۡ فِيهَا خَيۡرٞۖ فَٱذۡكُرُواْ ٱسۡمَ ٱللَّهِ عَلَيۡهَا صَوَآفَّۖ فَإِذَا وَجَبَتۡ جُنُوبُهَا فَكُلُواْ مِنۡهَا وَأَطۡعِمُواْ ٱلۡقَانِعَ وَٱلۡمُعۡتَرَّۚ كَذَٰلِكَ سَخَّرۡنَٰهَا لَكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ ٣٦
Ki Allah anıldığı vakit kalbleri oynar, ve kendilerine isabet edene sabırlı ve namaza devamlıdırlar ve kısmet ettiğimiz şeylerden infak da ederler. Hem o bedeneler, o güvdeli hayvanlar - var â biz onları Allah şeâirinden kıldık, sizin için onlarda hayır vardır, binaenaleyh ön ayaklarının biri bağlı olarak bir düzüye üzerlerine Allah’ın ismini anın, yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yeyin, kanaatlıya ve isteyene ıtam da edin, o böyle onları size müsahhar kıldı ki şükr edesiniz.
Biz, kurbanlık develeri de sizin için Allah'ın nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Ön ayakları bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Kesilince onlardan yeyin. İsteyene de, istemeyene de verin. Şükredersiniz diye, onları böylece sizin emrinize müsahhar kıldık.
Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.
Biz, kurbanlık develeri de sizin için Allahın şeaairinden kıldık. Onlarda size hayır vardır. O halde onlar ayakda dur (ub boğazlanır) larken üzerlerine Allahın ismini anın. Yanları üstü düş (üb öl) dükleri vakit da ondan hem kendiniz yeyin, hem ihtiyâcını gizleyen ve gizlemeyib dilenen fakîr (ler) e yedirin. Onları, şükredesiniz diye, böylece size müsahhar kıldık.
Büyükbaş hayvan kurban etmeyi de Allah'ın size emrettiği ibadet biçimlerinden saydık. Onlar size çeşitli yararlar sağlarlar. Ön ayaklarını bağlayarak onları boğazlarken Allah'ın adını anınız. Yan üstü düşüp öldüklerinde, etlerinden hem kendiniz yiyiniz, hem de isteyene ve istemeyene yediriniz. Şükredesiniz diye o hayvanları böylece yararınıza sunduk.
لَن يَنَالَ ٱللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَآؤُهَا وَلَٰكِن يَنَالُهُ ٱلتَّقۡوَىٰ مِنكُمۡۚ كَذَٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمۡ لِتُكَبِّرُواْ ٱللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَىٰكُمۡۗ وَبَشِّرِ ٱلۡمُحۡسِنِينَ ٣٧
Elbette onların ne etleri, ne kanları Allah’a ermez, velâkin ona sizden olan tekva irecektir, böyle onları size müsahhar kıldı ki size yolunu gösterdiğinden dolayı Allah’ı tekbir ile büyükleyesiniz, ve müjdele o vazifelerini güzel yapan muhsinleri.
Onların ne etleri, ne de kanları Allah'a ulaşır. Sizden O'na sadece takva ulaşır. Sizi hidayete erdirdiği için Allah'ı tekbir edesiniz diye O, bunları size müsahhar kılmıştır.
Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.
Onların ne etleri, ne kanları hiç bir zaman Allaha (yükselib) erişmez. Fakat sizden Ona (yalınız) takvaa ulaşır. Size olan hidâyetine karşı Allâhı büyük tanımanız içindir ki O, bunları böylece size raam etmişdir. (Habîbim) iyi hareket edenleri müjdele.
Bu hayvanların ne etleri ve ne de kanları Allah'a ulaşacaktır. Allah'a ulaşacak olan şey, sadece gönlünüzdeki Allah saygısıdır, takvadır. Bu şekilde onları yararınıza sunduk ki, sizi doğru yola ilettiği gerekçesi ile Allah'ın yüceliğini dile getiresiniz. Ey Muhammed, iyi ameller işleyenleri müjdele.
۞ إِنَّ ٱللَّهَ يُدَٰفِعُ عَنِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٖ كَفُورٍ ٣٨
Haberiniz olsun ki Allah iman edenler tarafından müdafaa edecektir, çünkü Allah her hangi bir hâini, nankörü sevmez.
Muhakkak ki Allah; iman edenleri savunur. Muhakkak ki Allah; hainleri ve nankörleri sevmez.
Şüphesiz, Allah inananları savunur. Doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü sevmez.
Şübhesiz ki Allah (müşriklerin ezasını) îman edenlerden defedecekdir. Çünkü Allah hıyânetkâr ve nankör olan herkesi sevmez.
Hiç kuşkusuz Allah mü'minleri destekler, savunur; yine hiç şüphesiz Allah hiçbir emanetine hıyanet edeni ve nankörü sevmez.