بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّمَآ إِلَٰهُكُمُ ٱللَّهُ ٱلَّذِى لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۚ وَسِعَ كُلَّ شَىْءٍ عِلْمًا ﴿٩٨

Sizin ilâhınız ancak o Allah’dır ki ondan başka ilâh yok, o ilmi ile her şeyi kuşatmıştır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizin ilahınız; ancak O'ndan başka hiç bir ilah olmayan Allah'tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.

— İbni Kesir

Sizin ilâhınız ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.

— Diyanet İşleri

Ancak sizin Tanrınız kendisinden başka hiçbir Tanrı bulunmayan Allahdır. Onun ilmi her şey'i kuşatmışdır.

— Hasan Basri Çantay

Aslında sizin ilahınız, kendisinden başka ilah olmayan Allah'dır. O'nun bilgisi her şeyi kapsamı içine almıştır.

— Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنۢبَآءِ مَا قَدْ سَبَقَۚ وَقَدْ ءَاتَيْنَٰكَ مِن لَّدُنَّا ذِكْرًا ﴿٩٩

İşte sana böyle - Ya Muhammed - geçmişin mühim haberlerinden kıssa naklediyoruz, şüphe yok ki sana ledünnümüzden bir zikir verdik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sana geçmişlerin haberlerinden bir kısmını işte böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana, katımızdan bir de zikir verdik.

— İbni Kesir

(Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana katımızdan bir zikir (Kur’an) verdik.

— Diyanet İşleri

Sana geçmiş (ümmet) lerin haberlerinden bir kısmını işte böylece anlatıyoruz. Şübhe yok ki sana tarafımızdan bir zikir vermişizdir.

— Hasan Basri Çantay

Sana böylece geçmişin bazı olayların anlatıyoruz. Sana katımızdan öğüt içerikli bir kitap verdik.

— Seyyid Kutub

مَّنْ أَعْرَضَ عَنْهُ فَإِنَّهُۥ يَحْمِلُ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ وِزْرًا ﴿١٠٠

Her kim ondan yüz çevirirse şüphesiz o, kıyamet günü bir vebal yüklenecek.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kim, ondan yüz çevirirse; şüphesiz ki kıyamet günü ağır bir günah yüklenecektir.

— İbni Kesir

Kim ondan yüz çevirirse şüphesiz ki o, kıyamet gününde ağır bir günah yükü yüklenecektir.

— Diyanet İşleri

Kim ondan yüz çevirirse kıyamet günü şübhesiz ki ağır bir günâh yükünü yüklenecekdir.

— Hasan Basri Çantay

Kim bu kitab'a yüz çevirirse, kıyamet günü ağır bir günah yükünü sırtında taşır.

— Seyyid Kutub

خَٰلِدِينَ فِيهِۖ وَسَآءَ لَهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ حِمْلًا ﴿١٠١

Ebediyyen onun altında kalacaklar ki onlar için kıyamet günü o ne fena yüktür.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onda temelli kalacaklardır. Bu, kıyamet gününde onlar için ne kötü bir yüktür.

— İbni Kesir

Onlar o günahın cezası içinde ebediyen kalacaklardır. Sûra üfürüleceği gün, bu ağır yük onlar için ne kötü bir yüktür!

— Diyanet İşleri

O (günâh) ın (cezası) içinde ebedî kalıcıdırlar. Bu, kıyamet gününde onlar için ne kötü bir yükdür!

— Hasan Basri Çantay

Onlar ebedi olarak bu yükün altında kalırlar. Kıyamet günü bu yük onlar için ne kötü bir yüktür.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ يُنفَخُ فِى ٱلصُّورِۚ وَنَحْشُرُ ٱلْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ زُرْقًا ﴿١٠٢

O gün ki sur üfürülecek ve mücrimler o gün göm gök mahşeri toplayacağız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sur'a üflendiği gün, işte o gün; suçluları, gözleri korkudan gövermiş olarak toplarız.

— İbni Kesir

O gün günahkârları, (gözleri korkudan donup) gömgök kesilmiş olarak haşredeceğiz.

— Diyanet İşleri

(Evet) «Suur» un üfleneceği günde ki biz günahkârları o gün gözleri gömgök bir halde, mahşerde toplayacağız.

— Hasan Basri Çantay

Sur'a üflendiği gün, o gün günahkârları korkudan ağarmış gözlerle biraraya toplarız.

— Seyyid Kutub

يَتَخَٰفَتُونَ بَيْنَهُمْ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا عَشْرًا ﴿١٠٣

"Ondan fazla durmadınız" diye aralarında gizli gizli konuşacaklar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Aralarında gizli gizli konuşarak: Siz, sadece o gün eğleştiniz, derler,

— İbni Kesir

(103-104) Aralarında birbirlerine “(Dünya’da) sadece on (gün) kaldınız” diye gizli gizli konuşacaklar. -Onların, hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.- O vakit içlerinden en aklı başında olanları, “Siz sadece bir gün kaldınız” diyecektir.

— Diyanet İşleri

Aralarında gizli gizli konuşacaklar, «(Dünyâda) on (gece) den fazla eğlenmediniz» diye.

— Hasan Basri Çantay

Kısık bir ses tonu ile birbirlerine «Siz dünyada sadece on gün kaldınız» derler.

— Seyyid Kutub

نَّحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ إِذْ يَقُولُ أَمْثَلُهُمْ طَرِيقَةً إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا يَوْمًا ﴿١٠٤

Gidişce en beri benzerleri "bir günden fazla durmadınız" deyince ne diyeceklerini biz biliriz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onların söylediklerini Biz daha iyi biliriz. En akıllıları da: Sadece bir gün eğleştiniz, der.

— İbni Kesir

(103-104) Aralarında birbirlerine “(Dünya’da) sadece on (gün) kaldınız” diye gizli gizli konuşacaklar. -Onların, hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.- O vakit içlerinden en aklı başında olanları, “Siz sadece bir gün kaldınız” diyecektir.

— Diyanet İşleri

(Aralarında) ne konuşacaklarını biz daha iyi bileniz. Onların gidişi (ve aklı) daha üstün olanları da o zaman: «Bir günden fazla eğlenmediniz» diyecek.

— Hasan Basri Çantay

Aralarındaki konuşmaları biz herkesten iyi biliriz. Bu arada en isabetli görüşlüleri «Siz dünyada sadece bir gün kaldınız» derler.

— Seyyid Kutub

وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلْجِبَالِ فَقُلْ يَنسِفُهَا رَبِّى نَسْفًا ﴿١٠٥

Bir de sana dağlardan soruyorlar, binaenaleyh de ki: Rabbim onları un ufra edip savuracak da.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve sana dağlardan sorarlar. De ki: Rabbım, onları ufalayıp savuracak.

— İbni Kesir

(Ey Muhammed!) Sana dağların (kıyamet günündeki) hâlini soruyorlar. De ki: “Rabbim onları toz edip savuracak.”

— Diyanet İşleri

Sana dağları (n kıyamet günündeki haalini) sorarlar. De ki: «Rabbim onları ufalayıb savuracak».

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, sana dağlara ilişkin soru sorarlar. De ki; Rabb'im onları ufalayıp havada savurur.

— Seyyid Kutub

فَيَذَرُهَا قَاعًا صَفْصَفًا ﴿١٠٦

Yerlerini düpedüz bomboş bırakacak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek.

— İbni Kesir

“Onların yerlerini dümdüz, boş bir alan hâlinde bırakacaktır.”

— Diyanet İşleri

«(Savuracak) da yerlerini dümdüz bir toprak haalinde bırakacak».

— Hasan Basri Çantay

Yerlerini dümdüz ve çırılçıplak bir alana dönüştürür.

— Seyyid Kutub

لَّا تَرَىٰ فِيهَا عِوَجًا وَلَآ أَمْتًا ﴿١٠٧

Onda ne bir eğrilik ne bir yumruluk göremiyeceksin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.

— İbni Kesir

“Orada hiçbir çukur, hiçbir tümsek göremeyeceksin.”

— Diyanet İşleri

«Onlarda ne bir iniş, ne de bir yokuş görmeyeceksin».

— Hasan Basri Çantay

O alanda hiçbir engebe, hiçbir tümsek göremezsin.

— Seyyid Kutub

يَوْمَئِذٍ يَتَّبِعُونَ ٱلدَّاعِىَ لَا عِوَجَ لَهُۥۖ وَخَشَعَتِ ٱلْأَصْوَاتُ لِلرَّحْمَٰنِ فَلَا تَسْمَعُ إِلَّا هَمْسًا ﴿١٠٨

O gün davetçiye ivicasız tebeiyyet edecekler öyle ki Rahman’ın heybetinden sesler kısilmıştır, artık bir hışıltıdan başka bir şey işitmezsin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; hiç bir tarafa sapmadan o davetçiye uyacaklardır. Sesler, Rahman' ın heybetinden kısılmıştır ve sen; fısıltıdan başka bir şey işitmezsin.

— İbni Kesir

O gün kendisinden yan çizmek mümkün olmayan davetçiye (İsrâfil’e) uyarlar. Sesler, Rahmân’ın azametinden dolayı kısılmıştır. Artık sadece fısıltı işitebilirsin.

— Diyanet İşleri

«O gün o da'vetciye — kendisine muhaalefet etmeksizin — uyub izinden gideceklerdir. Çok esirgeyici (Allahın heybetinden) sesler kısılmışdır. Artık bir hışırtıdan başka bir şey işitmezsin».

— Hasan Basri Çantay

O gün insanlar, hiç sağa sola sapmaksızın, kendilerini toplamaya çağıran görevlinin adımlarını izlerler. Rahmeti bol olan Allah'ın korkusu ile tüm sesler kısılmıştır. Bu yüzden fısıltıdan başka bir şey duyamazsın.

— Seyyid Kutub

AYARLAR