بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

يَتَخَٰفَتُونَ بَيْنَهُمْ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا عَشْرًا ١٠٣

"Ondan fazla durmadınız" diye aralarında gizli gizli konuşacaklar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Aralarında gizli gizli konuşarak: Siz, sadece o gün eğleştiniz, derler,

– İbni Kesir

(103-104) Aralarında birbirlerine “(Dünya’da) sadece on (gün) kaldınız” diye gizli gizli konuşacaklar. -Onların, hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.- O vakit içlerinden en aklı başında olanları, “Siz sadece bir gün kaldınız” diyecektir.

– Diyanet İşleri

Aralarında gizli gizli konuşacaklar, «(Dünyâda) on (gece) den fazla eğlenmediniz» diye.

– Hasan Basri Çantay

Kısık bir ses tonu ile birbirlerine «Siz dünyada sadece on gün kaldınız» derler.

– Seyyid Kutub

نَّحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ إِذْ يَقُولُ أَمْثَلُهُمْ طَرِيقَةً إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا يَوْمًا ١٠٤

Gidişce en beri benzerleri "bir günden fazla durmadınız" deyince ne diyeceklerini biz biliriz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onların söylediklerini Biz daha iyi biliriz. En akıllıları da: Sadece bir gün eğleştiniz, der.

– İbni Kesir

(103-104) Aralarında birbirlerine “(Dünya’da) sadece on (gün) kaldınız” diye gizli gizli konuşacaklar. -Onların, hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.- O vakit içlerinden en aklı başında olanları, “Siz sadece bir gün kaldınız” diyecektir.

– Diyanet İşleri

(Aralarında) ne konuşacaklarını biz daha iyi bileniz. Onların gidişi (ve aklı) daha üstün olanları da o zaman: «Bir günden fazla eğlenmediniz» diyecek.

– Hasan Basri Çantay

Aralarındaki konuşmaları biz herkesten iyi biliriz. Bu arada en isabetli görüşlüleri «Siz dünyada sadece bir gün kaldınız» derler.

– Seyyid Kutub

وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلْجِبَالِ فَقُلْ يَنسِفُهَا رَبِّى نَسْفًا ١٠٥

Bir de sana dağlardan soruyorlar, binaenaleyh de ki: Rabbim onları un ufra edip savuracak da.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve sana dağlardan sorarlar. De ki: Rabbım, onları ufalayıp savuracak.

– İbni Kesir

(Ey Muhammed!) Sana dağların (kıyamet günündeki) hâlini soruyorlar. De ki: “Rabbim onları toz edip savuracak.”

– Diyanet İşleri

Sana dağları (n kıyamet günündeki haalini) sorarlar. De ki: «Rabbim onları ufalayıb savuracak».

– Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, sana dağlara ilişkin soru sorarlar. De ki; Rabb'im onları ufalayıp havada savurur.

– Seyyid Kutub

فَيَذَرُهَا قَاعًا صَفْصَفًا ١٠٦

Yerlerini düpedüz bomboş bırakacak.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek.

– İbni Kesir

“Onların yerlerini dümdüz, boş bir alan hâlinde bırakacaktır.”

– Diyanet İşleri

«(Savuracak) da yerlerini dümdüz bir toprak haalinde bırakacak».

– Hasan Basri Çantay

Yerlerini dümdüz ve çırılçıplak bir alana dönüştürür.

– Seyyid Kutub

لَّا تَرَىٰ فِيهَا عِوَجًا وَلَآ أَمْتًا ١٠٧

Onda ne bir eğrilik ne bir yumruluk göremiyeceksin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.

– İbni Kesir

“Orada hiçbir çukur, hiçbir tümsek göremeyeceksin.”

– Diyanet İşleri

«Onlarda ne bir iniş, ne de bir yokuş görmeyeceksin».

– Hasan Basri Çantay

O alanda hiçbir engebe, hiçbir tümsek göremezsin.

– Seyyid Kutub

يَوْمَئِذٍ يَتَّبِعُونَ ٱلدَّاعِىَ لَا عِوَجَ لَهُۥۖ وَخَشَعَتِ ٱلْأَصْوَاتُ لِلرَّحْمَٰنِ فَلَا تَسْمَعُ إِلَّا هَمْسًا ١٠٨

O gün davetçiye ivicasız tebeiyyet edecekler öyle ki Rahman’ın heybetinden sesler kısilmıştır, artık bir hışıltıdan başka bir şey işitmezsin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; hiç bir tarafa sapmadan o davetçiye uyacaklardır. Sesler, Rahman' ın heybetinden kısılmıştır ve sen; fısıltıdan başka bir şey işitmezsin.

– İbni Kesir

O gün kendisinden yan çizmek mümkün olmayan davetçiye (İsrâfil’e) uyarlar. Sesler, Rahmân’ın azametinden dolayı kısılmıştır. Artık sadece fısıltı işitebilirsin.

– Diyanet İşleri

«O gün o da'vetciye — kendisine muhaalefet etmeksizin — uyub izinden gideceklerdir. Çok esirgeyici (Allahın heybetinden) sesler kısılmışdır. Artık bir hışırtıdan başka bir şey işitmezsin».

– Hasan Basri Çantay

O gün insanlar, hiç sağa sola sapmaksızın, kendilerini toplamaya çağıran görevlinin adımlarını izlerler. Rahmeti bol olan Allah'ın korkusu ile tüm sesler kısılmıştır. Bu yüzden fısıltıdan başka bir şey duyamazsın.

– Seyyid Kutub

يَوْمَئِذٍ لَّا تَنفَعُ ٱلشَّفَٰعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ ٱلرَّحْمَٰنُ وَرَضِىَ لَهُۥ قَوْلًا ١٠٩

O gün şefaat faide vermez, ancak Rahmân’ın izin verdiği ve sözüne razı olduğu kimse müstesnâ.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.

– İbni Kesir

O gün, Rahmân’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.

– Diyanet İşleri

O gün çok esirgeyici (Allahın) kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaati fâide vermez.

– Hasan Basri Çantay

O gün rahmeti bol olan Allah'ın izin verdikleri ve sözünden hoşlandıkları dışında hiç kimsenin aracılığı, şefaati işe yaramaz.

– Seyyid Kutub

يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُحِيطُونَ بِهِۦ عِلْمًا ١١٠

O onların önlerindekini ve arkalarındakini bilir, onlar ise onu ilmen ihata edemezler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O, onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onların hiç birinin ilmi asla bunu kavrayamaz.

– İbni Kesir

O, önlerindekini ve arkalarındakini (dünyadaki ve ahiretteki durumlarını) bilir. Onların bilgisi ise Rahmân’ı kuşatamaz.

– Diyanet İşleri

O, onların önlerindekileri de, arkalarındakilerini de bilir. Onların ilmi ise asla bunu kavrayamaz.

– Hasan Basri Çantay

Allah, insanların geçmişlerini ve geleceklerini tümü ile bilir,

– Seyyid Kutub

وَعَنَتِ ٱلْوُجُوهُ لِلْحَىِّ ٱلْقَيُّومِۖ وَقَدْ خَابَ مَنْ حَمَلَ ظُلْمًا ١١١

Ve bütün yüzler o hayyü kayyuma baş eğmiş ve bir zulüm yüklenen cidden hâib olmuştur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve bütün yüzler Hayy ve Kayyum olan Allah'a baş eğmiştir. Bir zulüm yükü taşıyanlar ise gerçekten hüsrana uğramıştır.

– İbni Kesir

Bütün yüzler; diri, yaratıklarına hâkim ve onları koruyup gözeten Allah’a boyun eğmiştir. Zulüm yüklenen, mutlaka hüsrana uğramıştır.

– Diyanet İşleri

(Artık bütün) yüzler (ezelde ve ebedde) diri ve herşey'e bihakkın haakim olan Allaha baş eğmişdir. Zulüm yükü taşıyanlar ise hakıykaten husrâne uğramışdır.

– Hasan Basri Çantay

O gün bütün yüzler, diri ve tüm varlıkları gözetip yöneten Allah'ın karşısında öne eğiktir. Sırtında zulüm yükü taşıyanlar perişan olmuşlardır.

– Seyyid Kutub

وَمَن يَعْمَلْ مِنَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا يَخَافُ ظُلْمًا وَلَا هَضْمًا ١١٢

Her kim de mü'min olarak salih amellerden işlerse o vakit o, ne bir zulümden korkar, ne çiğnenmeden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse; o, zulümden ve hakkının yenmesinden korkmaz.

– İbni Kesir

Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse, o, ne zulme uğramaktan korkar, ne yoksun bırakılmaktan.

– Diyanet İşleri

Kim, bir mü'min olarak, iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunursa o, ne (seyyiâtının) artırılmasından, ne (hasenatının) ekşitilmesinden endîşe etmez.

– Hasan Basri Çantay

Mü'min oldukları halde iyi ameller işleyenler ne haksızlığa ve ne de ödül kısıntısına uğramaktan korkarlar.

– Seyyid Kutub

وَكَذَٰلِكَ أَنزَلْنَٰهُ قُرْءَانًا عَرَبِيًّا وَصَرَّفْنَا فِيهِ مِنَ ٱلْوَعِيدِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ أَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْرًا ١١٣

Ve işte onu böyle Arabî bir Kur'an olarak indirdik ve bunda vaîydden türlü şekilde tekrar yaptık, ki belki korunur takvâ yolunu tutarlar, yahud da o, onlara bir zikr ihdas eyler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz onu böylece Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Belki sakınırlar veya onlara ibret verir diye tehditleri açıkladık.

– İbni Kesir

İşte böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık.

– Diyanet İşleri

Biz onu böylece Arabca bir Kur'an olarak indirdik, onda tehdîdlerden (nicesini) tekrar tekrar açıkladık. Olur ki (meaasîden) korunurlar, yahud o, kendilerinde yeni bir haatıra ve ibret canlandırır.

– Hasan Basri Çantay

Biz bu Kur'anı böylece sana Arapça bir kitap olarak indirdik. Bu kitapta çeşitli tehditlere yer verdik ki, insanlar kötülüklerden sakınsınlar ya da gönüllerinde uyarıcı bir iz bırakır.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu