بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَأَدْعُواْ رَبِّى عَسَىٰٓ أَلَّآ أَكُونَ بِدُعَآءِ رَبِّى شَقِيًّا ﴿٤٨

Hem sizi Allah’dan başka taptıklarınızla bırakıp çekilirim de Rabbim’e duâ ederim, umulur ki Rabbim’e duâ ile bedbaht olmam.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi ve Allah'tan başka taptıklarınızı bırakıp çekilirim, Rabbıma yalvarırım. Rabbıma yalvarışımdan ötürü mahrum kalmayacağımı umarım.

— İbni Kesir

“Sizi ve Allah’tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabb’ime ibadet ediyorum. Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum.”

— Diyanet İşleri

«Sizi ve Allahdan başka tapdıklarınızı bırakıb çekiliyorum. Rabbime düâ ediyorum. Umulur ki Rabbime düâ sayesinde (sizin gibi) bedbaht olmam».

— Hasan Basri Çantay

Sizleri, Allah'ı bir yana bırakarak taptığınız putlarla başbaşa bırakarak bir yana çekiliyor ve Allah'a yalvarıyorum. Umuyorum ki, Rabbime yalvarırsam kötü olmaktan kurtulurum.

— Seyyid Kutub

فَلَمَّا ٱعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَهَبْنَا لَهُۥٓ إِسْحَٰقَ وَيَعْقُوبَۖ وَكُلًّا جَعَلْنَا نَبِيًّا ﴿٤٩

Vaktaki onları ve Allah’tan başka taptıklarını bırakıp çekildi, bizde ona İshak’ı ve Yakub’u bahşeyledik ve her birini birer peygamber yaptık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onları ve Allah'tan başka taptıklarını bırakıp çekilince; ona İshak'ı ve Yakub'u bahşettik. Ve her birini peygamber yaptık.

— İbni Kesir

İbrahim, onları da onların taptıklarını da terk edince, ona İshak ile Yakub’u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.

— Diyanet İşleri

İşte (İbrâhîm) onları ve Allahdan başka tapdıklarını bırakıb çekilince biz ona İshaakı ve Ya'kubu ihsan etdik ve her birini peygamber yapdık.

— Hasan Basri Çantay

İbrahim, onları taptıkları putlarla başbaşa bırakarak yanlarından ayrılınca kendisine İshak'ı ve Yakub'u bağışladık ve bunların her ikisini de peygamber yaptık.

— Seyyid Kutub

وَوَهَبْنَا لَهُم مِّن رَّحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّا ﴿٥٠

Ve bunlara rahmetimizden ihsanlar eyledik ve hepsine dillerdi yüksek bir yadı sıdk verdik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunlara rahmetimizden lutfettik. Onlar için yüce bir doğruluk dili verdik

— İbni Kesir

Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik (güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik).

— Diyanet İşleri

Bunlara rahmetimizden (peygamberlik, mal ve evlâd) lûtfetdik. Onlar için çok yüce sadâkat dili de verdik.

— Hasan Basri Çantay

Onlara rahmetimizden pay verdik. Her dilde saygı ile anılmalarını sağladık.

— Seyyid Kutub

وَٱذْكُرْ فِى ٱلْكِتَٰبِ مُوسَىٰٓۚ إِنَّهُۥ كَانَ مُخْلَصًا وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا ﴿٥١

Kitapta Musâ’yı da an, çünkü O bir muhlis idi ve bir Resul bir peygamber idi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kitab'da Musa'yı da an. Muhakkak ki o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş bir peygamberdi.

— İbni Kesir

Kitap’ta, Mûsâ’yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resûl, bir nebî idi.

— Diyanet İşleri

Kitabda Musâyi da an. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş (bir zât) di. Resul bir peygamberdi.

— Hasan Basri Çantay

Bu kitapta Musa hakkında anlattıklarımızı da hatırla. O tarafımızdan seçilerek gönderilmiş bir peygamberdi.

— Seyyid Kutub

وَنَٰدَيْنَٰهُ مِن جَانِبِ ٱلطُّورِ ٱلْأَيْمَنِ وَقَرَّبْنَٰهُ نَجِيًّا ﴿٥٢

Hem ona Tûrun canibi eymeninden nidâ ettik, hem de onu makamı münacatta mertebei kurbe erdirdik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ona Tur'un sağ yanından seslendik. Ve onu gizlice söyleşmek için yaklaştırdık.

— İbni Kesir

Ona, Tûr dağının sağ tarafından seslendik ve kendisi ile gizlice konuşmak için kendimize yaklaştırdık.

— Diyanet İşleri

Biz onu «Tuur» un sağ yanından nida etdik. Onu çok münâcat eden bir kimse olarak yaklaşdırdık.

— Hasan Basri Çantay

Ona Tur'un sağ yanından seslendik ve kendisi ile özel olarak konuşmak için onu yakınımıza getirdik.

— Seyyid Kutub

وَوَهَبْنَا لَهُۥ مِن رَّحْمَتِنَآ أَخَاهُ هَٰرُونَ نَبِيًّا ﴿٥٣

Ve rahmetimizden ona biraderi Harûn’u da bir peygamber olarak ihsan eyledik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve rahmetimizden ötürü ona; kardeşi Harun'u da bir peygamber olarak bağışladık.

— İbni Kesir

Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn’u bir nebî olarak kendisine bahşettik.

— Diyanet İşleri

Onu, rahmetimiz cümlesinden, biraderi Hârunu da bir peygamber olarak ihsan etdik.

— Hasan Basri Çantay

Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Harun'u peygamber olarak armağan ettik.

— Seyyid Kutub

وَٱذْكُرْ فِى ٱلْكِتَٰبِ إِسْمَٰعِيلَۚ إِنَّهُۥ كَانَ صَادِقَ ٱلْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا ﴿٥٤

Kitapta İsmail’i de an, çünkü O cidden vaadinde sadık idi, ve bir Resul, bir peygamber idi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kitab'da İsmail'i de an. Muhakkak ki o, vaadine sadık idi ve katımızdan gönderilmiş bir peygamberdi.

— İbni Kesir

Kitap’ta İsmail’i de an. Şüphesiz o, sözünde duran bir kimse idi. Bir resûl, bir nebî idi.

— Diyanet İşleri

Kitabda İsmâîli de yâdet. Çünkü o, va'dinde saadıkdı, resul bir peygamberdi.

— Hasan Basri Çantay

Bu Kitapta İsmail hakkında anlattıklarımızı da hatırla. O sözünün eri idi ve tarafımızdan gönderilmiş bir peygamberdi.

— Seyyid Kutub

وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُۥ بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱلزَّكَوٰةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِۦ مَرْضِيًّا ﴿٥٥

Ve hanedanına namaz ve zekât ile emrederdi ve Rabbin’in indinde merdıyy idi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kavmine namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi. Rabbının katında hoşnudluğu ermişti.

— İbni Kesir

Ailesine namaz ve zekâtı emrederdi. Rabb’inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı.

— Diyanet İşleri

Kavmine namaz (kılmayı), zekât (vermeyi) emr ederdi. Rabbi nezdinde rızâya ermişdi o.

— Hasan Basri Çantay

O yakınlarına namaz kılmayı ve zekât vermeyi emrederdi. O Rabbinin hoşnutluğunu kazanmış bir kişi idi.

— Seyyid Kutub

وَٱذْكُرْ فِى ٱلْكِتَٰبِ إِدْرِيسَۚ إِنَّهُۥ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا ﴿٥٦

Kitapta İdris’i de an, çünkü O bir sıddık, bir peygamber idi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kitab'da İdris'i de an. Muhakkak ki o, dosdoğru bir peygamberdi.

— İbni Kesir

Kitap’ta İdris’i de an. Şüphesiz o, doğru sözlü bir kimse, bir nebî idi.

— Diyanet İşleri

Kitabda İdrîsi de an. Çünkü o çok saadık bir peygamberdi.

— Hasan Basri Çantay

Bu Kitapta İdris hakkında anlattıklarımızı da hatırla o son derece doğru sözlü ve dürüst bir peygamberdi.

— Seyyid Kutub

وَرَفَعْنَٰهُ مَكَانًا عَلِيًّا ﴿٥٧

Ve biz onu yüksek bir mekâna refettik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu yüce bir yere yükselttik.

— İbni Kesir

Onu yüce bir makama yükselttik.

— Diyanet İşleri

Biz onu pek yüce bir yere yükseltdik.

— Hasan Basri Çantay

Onu yüce bir konuma çıkarmıştık.

— Seyyid Kutub

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ أَنْعَمَ ٱللَّهُ عَلَيْهِم مِّنَ ٱلنَّبِيِّۦنَ مِن ذُرِّيَّةِ ءَادَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ وَمِن ذُرِّيَّةِ إِبْرَٰهِيمَ وَإِسْرَٰٓءِيلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَٱجْتَبَيْنَآۚ إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُ ٱلرَّحْمَٰنِ خَرُّواْ سُجَّدًا وَبُكِيًّا۩ ﴿٥٨

İşte bunlar Allah’ın kendilerine inam eylediği peygamberlerden, Âdem zürriyyetinden ve Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan ve İbrahim ve İsrail zürriyyetinden ve hidayete erdirdiğimiz ve intihab eylediğimiz kimselerdendir. Kendilerine rahmanın âyetleri tilâvet olunduğu zaman ağlayarak secdelere kapanırlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bunlar; Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Adem in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan ve İbrahim ile İsrail'in neslinden, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman; ağlayarak secdeye kapanırlardı.

— İbni Kesir

İşte bunlar, Âdem’in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim’in, Yakub’un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.

— Diyanet İşleri

İşte bunlar, Allahın kendilerine ni'metler verdikleri peygamberlerden, Âdemin zürriyetinden, Nuuh ile beraber taşıdıklarımızdan, İbrâhîm ile İsrâîlîn neslinden, hidâyete erdirdiğimiz ve seçdiğimiz kimselerdendir. Onlar çok esirgeyici (Allahın) âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.

— Hasan Basri Çantay

Bunlar nimete erdirdiği kimselerdir. Bunların kimi Adem soyundan, kimi Nuh ile birlikte gemiye bindirdiklerimizin soyundan, kimi de İbrahim ile İsrail'in soyundan gelen peygamberler ile doğru yola ilettiğimiz seçkin mü'minlerdir. Bunlar rahmeti bol Allah'ın ayetleri kendilerine okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.

— Seyyid Kutub

AYARLAR