بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَقَالُواْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِى نُزِّلَ عَلَيْهِ ٱلذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ ﴿٦

Bir de ey o kendisine zikr indirilmiş olan, dediler : mutlaka sen mecnunsun!

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Ey kendisine kitab indirilen kişi; sen, mutlaka delisin.

— İbni Kesir

Dediler ki: “Ey kendisine Zikir (Kur’an) indirilen kimse! Sen mutlaka delisin!”

— Diyanet İşleri

Dediler ki: «Ey kendisine kitâb indirilen (zât), mutlak ve mutlak sen bir mecnunsun»!

— Hasan Basri Çantay

Müşrikler dediler ki; «Ey kendisine Kur'an inen adam, sen kesinlikle delinin birisin.»

— Seyyid Kutub

لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِٱلْمَلَٰٓئِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿٧

Getirsene o melâikeyi sadıklardan isen!

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğru söyleyenlerden isen; bize, melekleri getirmeli değil misin?

— İbni Kesir

“Eğer doğru söyleyenlerden isen bize melekleri getirsene!”

— Diyanet İşleri

«(Da'vanda) doğru söyleyenlerdendin de bize melekleri getirmeli değil miydin»?

— Hasan Basri Çantay

Eğer söylediklerin doğru ise bize melekler ile birlikte gelseydin ya.

— Seyyid Kutub

مَا نُنَزِّلُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَمَا كَانُوٓاْ إِذًا مُّنظَرِينَ ﴿٨

Biz o melâikeyi ancak hakk ile indiririz ve o vakit onlara göz açtırılmaz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman da kendilerine mühlet verilmez.

— İbni Kesir

Biz, melekleri ancak hak ve hikmete uygun olarak indiririz. O zaman da onlara mühlet verilmez.

— Diyanet İşleri

Biz o melekleri hak (kın, hikmet ve kaderin bir iktizası) olmadan indirmeyiz. O zaman da kendilerine (ne) mühlet, (ne aman) verilmez.

— Hasan Basri Çantay

Oysa biz melekleri ancak gerektiğinde indiririz, o zaman da onlara artık mühlet tanınmaz.»

— Seyyid Kutub

إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا ٱلذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَٰفِظُونَ ﴿٩

Şüphe yok o zikri biz indirdik biz, her halde biz onu muhafaza da edeceğiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Kur'an'ı Biz indirdik Biz. Onun koruyucusu da elbet Biziz.

— İbni Kesir

Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.

— Diyanet İşleri

Kur'ânı biz indirdik, biz. Onun koruyucuları da, şübhesiz ki, biziz.

— Hasan Basri Çantay

Bu Kur'an'ı gerçekten biz indirdik ve onu koruyacak olan da biziz.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِى شِيَعِ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٠

Celâlim Hakk’ı için senden önce evvelkilerin şîaları içinde de Resuller gönderdik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; senden önce çeşitli milletler içinde de peygamberler göndermiştik.

— İbni Kesir

Ey Muhammed! Andolsun, senden önceki topluluklara da peygamber gönderdik.

— Diyanet İşleri

Andolsun, senden mukaddem (gelen) önceki ümmetler içinde de (peygamberler) göndermişizdir.

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, biz senden önce de eskiden yaşamış çeşitli milletlere peygamberler göndermiştik.

— Seyyid Kutub

وَمَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ ﴿١١

Ve onlara hiç bir Resul gelmiyordu ki onunla istihza eder olmasınlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara gelen her peygamberle alay ediyorlardı.

— İbni Kesir

Onlar kendilerine gelen her peygamberle alay ediyorlardı.

— Diyanet İşleri

Onlara her hangi bir peygamber gelmeye dursun ille onunla istihza (alay) ederlerdi.

— Hasan Basri Çantay

Bu milletler, kendilerine gelen her peygamberi mutlaka alaya almışlardır.

— Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ نَسْلُكُهُۥ فِى قُلُوبِ ٱلْمُجْرِمِينَ ﴿١٢

Biz ona mücrimlerin kalblerinde böyle bir sülûk veririz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, böylece onu suçluların kalbine sokarız.

— İbni Kesir

Aynı şekilde (onların tutumlarına uygun olarak) biz onu suçluların kalbine sokarız.

— Diyanet İşleri

Biz böylece o (istihzâyi) günahkârların kalblerine sokarız.

— Hasan Basri Çantay

Biz böylece peygamberleri alaya alma huyunu günahkârların kalplerine aşılarız.

— Seyyid Kutub

لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦۖ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٣

Ona iman etmezler, halbuki önlerinde evvelkilerin sünneti geçmiştir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerinden öncekilerin uğradıkları ortada iken yine de ona inanmazlar

— İbni Kesir

Önceki milletlerin (helâkine dair Allah’ın) kanunu geçmiş iken onlar buna (Kur’an’a) inanmazlar.

— Diyanet İşleri

(Kendilerinden) evvelkilerin (İmansızlıkları ve istihzaları yüzünden ma'ruz kaldıkları felâketler ma'lûm iken ve o gibiler hakkında ilâhî bir) sünnet (ve kanun) da geçmişken yine onlar buna (bu Kur'ana, bu peygambere) inanmazlar.

— Hasan Basri Çantay

Onlar Kur'an'a inanmazlar. Oysa daha önceki yoldaşları hakkında ilahi kanun işlemişti.

— Seyyid Kutub

وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَظَلُّواْ فِيهِ يَعْرُجُونَ ﴿١٤

Üzerlerine Semâ’dan bir kapı açsak da orada urûc ediyor olsalar, diyeceklerdi ki her halde gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyüye tutulmuş bir kavmiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara gökten bir kapı açsak da çıkmaya koyulsalardı;

— İbni Kesir

(14-15) Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar, yine “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz” derlerdi.

— Diyanet İşleri

(14-15) Onlara gökden bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar (o zaman da) muhakkak ki: «Gözlerimiz (bir serhoş gözü gibi) döndürülmüşdür. Belki de biz büyülenmişler zümresiyiz» diyeceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

Eğer onlara bir kapı açsak da göğe çıkmaya koyulsalar.

— Seyyid Kutub

لَقَالُوٓاْ إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَٰرُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ ﴿١٥

Üzerlerine Semâ’dan bir kapı açsak da orada urûc ediyor olsalar, diyeceklerdi ki her halde gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyüye tutulmuş bir kavmiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik, derlerdi.

— İbni Kesir

(14-15) Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar, yine “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz” derlerdi.

— Diyanet İşleri

(14-15) Onlara gökden bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar (o zaman da) muhakkak ki: «Gözlerimiz (bir serhoş gözü gibi) döndürülmüşdür. Belki de biz büyülenmişler zümresiyiz» diyeceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

«Gözlerimiz hayal görüyor, herhalde birileri bize büyü yaptı,» derler.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِى ٱلسَّمَآءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّٰهَا لِلنَّٰظِرِينَ ﴿١٦

Şanım Hakk’ı için biz Semâ’da burclar yaptık ve onu ehli nazar için tezyin eyledik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Biz, gökte burçlar yaptık ve onları bakanlar için donattık.

— İbni Kesir

Andolsun, biz gökte burçlar yaptık ve onu, bakanlar için süsledik.

— Diyanet İşleri

Andolsun, biz gökde burçlar yapmış, onları (ibretle) temâşâ edenler için süslenmişizdir.

— Hasan Basri Çantay

Gökte takım yıldızlar (ya da yörüngeler) yarattık ve onları gözetleyenler için çeşitli güzellikler ile donattık.

— Seyyid Kutub

AYARLAR