بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَـْٔخِرُونَ ﴿٥

Hiç bir ümmetin süresi öne geçmez, geciktiremezler de.

— İbni Kesir

وَقَالُواْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِى نُزِّلَ عَلَيْهِ ٱلذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ ﴿٦

Dediler ki: Ey kendisine kitab indirilen kişi; sen, mutlaka delisin.

— İbni Kesir

لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِٱلْمَلَٰٓئِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿٧

Doğru söyleyenlerden isen; bize, melekleri getirmeli değil misin?

— İbni Kesir

مَا نُنَزِّلُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَمَا كَانُوٓاْ إِذًا مُّنظَرِينَ ﴿٨

Biz, melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman da kendilerine mühlet verilmez.

— İbni Kesir

إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا ٱلذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَٰفِظُونَ ﴿٩

Muhakkak ki Kur'an'ı Biz indirdik Biz. Onun koruyucusu da elbet Biziz.

— İbni Kesir

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِى شِيَعِ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٠

Andolsun ki; senden önce çeşitli milletler içinde de peygamberler göndermiştik.

— İbni Kesir

وَمَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ ﴿١١

Onlara gelen her peygamberle alay ediyorlardı.

— İbni Kesir

كَذَٰلِكَ نَسْلُكُهُۥ فِى قُلُوبِ ٱلْمُجْرِمِينَ ﴿١٢

Biz, böylece onu suçluların kalbine sokarız.

— İbni Kesir

لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦۖ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٣

Kendilerinden öncekilerin uğradıkları ortada iken yine de ona inanmazlar

— İbni Kesir

وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَظَلُّواْ فِيهِ يَعْرُجُونَ ﴿١٤

Onlara gökten bir kapı açsak da çıkmaya koyulsalardı;

— İbni Kesir

لَقَالُوٓاْ إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَٰرُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ ﴿١٥

Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik, derlerdi.

— İbni Kesir

AYARLAR