بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ذَرۡهُمۡ يَأۡكُلُواْ وَيَتَمَتَّعُواْ وَيُلۡهِهِمُ ٱلۡأَمَلُۖ فَسَوۡفَ يَعۡلَمُونَ ٣

Bırak onları yesinler içsinler, zevketsinler, emel, kendilerini egliye dursun, sonra bilecekler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bırak onları; yesinler, eğlensinler ve kendilerini emel, oyalayadursun. Sonra öğreneceklerdir.

– İbni Kesir

Bırak onları yesinler (içsinler), yararlansınlar; emelleri onları oyalayadursun. İleride (gerçeği) bilecekler.

– Diyanet İşleri

Bırak onları (kendi hallerine): Yesinler, faydalansınlar (eğlensinler), onlar emel oyalaya dursun. Sonra bilecekler onlar.

– Hasan Basri Çantay

Bırak onları yesinler, dünya nimetlerinden yararlansınlar ve ihtirasları ile oyalansınlar, ilerde gerçeği öğreneceklerdir.

– Seyyid Kutub

وَمَآ أَهۡلَكۡنَا مِن قَرۡيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٞ مَّعۡلُومٞ ٤

Biz hiç bir memleketi her halde malûm bir yazısı olmaksızın helâk etmedik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, hiç bir kasabayı bilinen bir yazısı olmaksızın helak etmedik.

– İbni Kesir

Helâk ettiğimiz her memleketin mutlaka bilinen bir yazısı (belli vakti) vardır.

– Diyanet İşleri

Biz hiçbir memleketi, onun (levh-i mahfuzda) ma'lûm (ve mukadder) bir yazısı olmaksızın, helak etmedik.

– Hasan Basri Çantay

Yok ettiğimiz her beldenin mutlaka uğradığı akıbete ilişkin belirli bir yazısı vardır.

– Seyyid Kutub

مَّا تَسۡبِقُ مِنۡ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسۡتَـٔۡخِرُونَ ٥

Hiç bir ümmet ecelini ne sebkeder nede geriletebilirler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hiç bir ümmetin süresi öne geçmez, geciktiremezler de.

– İbni Kesir

Hiçbir toplum ecelini geçemez ve ondan geri de kalamaz.

– Diyanet İşleri

Hiçbir ümmet ne ecelinin önüne geçebilir, ne de onlar (bunu) gecikdirebilirler.

– Hasan Basri Çantay

Hiçbir millet ne yokoluş gününü öne alabilir ve ne de yaşama süresini aşabilir.

– Seyyid Kutub

وَقَالُواْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِي نُزِّلَ عَلَيۡهِ ٱلذِّكۡرُ إِنَّكَ لَمَجۡنُونٞ ٦

Bir de ey o kendisine zikr indirilmiş olan, dediler : mutlaka sen mecnunsun!

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Ey kendisine kitab indirilen kişi; sen, mutlaka delisin.

– İbni Kesir

Dediler ki: “Ey kendisine Zikir (Kur’an) indirilen kimse! Sen mutlaka delisin!”

– Diyanet İşleri

Dediler ki: «Ey kendisine kitâb indirilen (zât), mutlak ve mutlak sen bir mecnunsun»!

– Hasan Basri Çantay

Müşrikler dediler ki; «Ey kendisine Kur'an inen adam, sen kesinlikle delinin birisin.»

– Seyyid Kutub

لَّوۡمَا تَأۡتِينَا بِٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ٧

Getirsene o melâikeyi sadıklardan isen!

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğru söyleyenlerden isen; bize, melekleri getirmeli değil misin?

– İbni Kesir

“Eğer doğru söyleyenlerden isen bize melekleri getirsene!”

– Diyanet İşleri

«(Da'vanda) doğru söyleyenlerdendin de bize melekleri getirmeli değil miydin»?

– Hasan Basri Çantay

Eğer söylediklerin doğru ise bize melekler ile birlikte gelseydin ya.

– Seyyid Kutub

مَا نُنَزِّلُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ إِلَّا بِٱلۡحَقِّ وَمَا كَانُوٓاْ إِذٗا مُّنظَرِينَ ٨

Biz o melâikeyi ancak hakk ile indiririz ve o vakit onlara göz açtırılmaz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman da kendilerine mühlet verilmez.

– İbni Kesir

Biz, melekleri ancak hak ve hikmete uygun olarak indiririz. O zaman da onlara mühlet verilmez.

– Diyanet İşleri

Biz o melekleri hak (kın, hikmet ve kaderin bir iktizası) olmadan indirmeyiz. O zaman da kendilerine (ne) mühlet, (ne aman) verilmez.

– Hasan Basri Çantay

Oysa biz melekleri ancak gerektiğinde indiririz, o zaman da onlara artık mühlet tanınmaz.»

– Seyyid Kutub

إِنَّا نَحۡنُ نَزَّلۡنَا ٱلذِّكۡرَ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَٰفِظُونَ ٩

Şüphe yok o zikri biz indirdik biz, her halde biz onu muhafaza da edeceğiz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Kur'an'ı Biz indirdik Biz. Onun koruyucusu da elbet Biziz.

– İbni Kesir

Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.

– Diyanet İşleri

Kur'ânı biz indirdik, biz. Onun koruyucuları da, şübhesiz ki, biziz.

– Hasan Basri Çantay

Bu Kur'an'ı gerçekten biz indirdik ve onu koruyacak olan da biziz.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ فِي شِيَعِ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٠

Celâlim Hakk’ı için senden önce evvelkilerin şîaları içinde de Resuller gönderdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; senden önce çeşitli milletler içinde de peygamberler göndermiştik.

– İbni Kesir

Ey Muhammed! Andolsun, senden önceki topluluklara da peygamber gönderdik.

– Diyanet İşleri

Andolsun, senden mukaddem (gelen) önceki ümmetler içinde de (peygamberler) göndermişizdir.

– Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, biz senden önce de eskiden yaşamış çeşitli milletlere peygamberler göndermiştik.

– Seyyid Kutub

وَمَا يَأۡتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ ١١

Ve onlara hiç bir Resul gelmiyordu ki onunla istihza eder olmasınlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara gelen her peygamberle alay ediyorlardı.

– İbni Kesir

Onlar kendilerine gelen her peygamberle alay ediyorlardı.

– Diyanet İşleri

Onlara her hangi bir peygamber gelmeye dursun ille onunla istihza (alay) ederlerdi.

– Hasan Basri Çantay

Bu milletler, kendilerine gelen her peygamberi mutlaka alaya almışlardır.

– Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ نَسۡلُكُهُۥ فِي قُلُوبِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ ١٢

Biz ona mücrimlerin kalblerinde böyle bir sülûk veririz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, böylece onu suçluların kalbine sokarız.

– İbni Kesir

Aynı şekilde (onların tutumlarına uygun olarak) biz onu suçluların kalbine sokarız.

– Diyanet İşleri

Biz böylece o (istihzâyi) günahkârların kalblerine sokarız.

– Hasan Basri Çantay

Biz böylece peygamberleri alaya alma huyunu günahkârların kalplerine aşılarız.

– Seyyid Kutub

لَا يُؤۡمِنُونَ بِهِۦ وَقَدۡ خَلَتۡ سُنَّةُ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٣

Ona iman etmezler, halbuki önlerinde evvelkilerin sünneti geçmiştir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerinden öncekilerin uğradıkları ortada iken yine de ona inanmazlar

– İbni Kesir

Önceki milletlerin (helâkine dair Allah’ın) kanunu geçmiş iken onlar buna (Kur’an’a) inanmazlar.

– Diyanet İşleri

(Kendilerinden) evvelkilerin (İmansızlıkları ve istihzaları yüzünden ma'ruz kaldıkları felâketler ma'lûm iken ve o gibiler hakkında ilâhî bir) sünnet (ve kanun) da geçmişken yine onlar buna (bu Kur'ana, bu peygambere) inanmazlar.

– Hasan Basri Çantay

Onlar Kur'an'a inanmazlar. Oysa daha önceki yoldaşları hakkında ilahi kanun işlemişti.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu