بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦۖ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٣

Ona iman etmezler, halbuki önlerinde evvelkilerin sünneti geçmiştir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerinden öncekilerin uğradıkları ortada iken yine de ona inanmazlar

— İbni Kesir

Önceki milletlerin (helâkine dair Allah’ın) kanunu geçmiş iken onlar buna (Kur’an’a) inanmazlar.

— Diyanet İşleri

(Kendilerinden) evvelkilerin (İmansızlıkları ve istihzaları yüzünden ma'ruz kaldıkları felâketler ma'lûm iken ve o gibiler hakkında ilâhî bir) sünnet (ve kanun) da geçmişken yine onlar buna (bu Kur'ana, bu peygambere) inanmazlar.

— Hasan Basri Çantay

Onlar Kur'an'a inanmazlar. Oysa daha önceki yoldaşları hakkında ilahi kanun işlemişti.

— Seyyid Kutub

وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَظَلُّواْ فِيهِ يَعْرُجُونَ ﴿١٤

Üzerlerine Semâ’dan bir kapı açsak da orada urûc ediyor olsalar, diyeceklerdi ki her halde gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyüye tutulmuş bir kavmiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara gökten bir kapı açsak da çıkmaya koyulsalardı;

— İbni Kesir

(14-15) Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar, yine “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz” derlerdi.

— Diyanet İşleri

(14-15) Onlara gökden bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar (o zaman da) muhakkak ki: «Gözlerimiz (bir serhoş gözü gibi) döndürülmüşdür. Belki de biz büyülenmişler zümresiyiz» diyeceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

Eğer onlara bir kapı açsak da göğe çıkmaya koyulsalar.

— Seyyid Kutub

لَقَالُوٓاْ إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَٰرُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ ﴿١٥

Üzerlerine Semâ’dan bir kapı açsak da orada urûc ediyor olsalar, diyeceklerdi ki her halde gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyüye tutulmuş bir kavmiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik, derlerdi.

— İbni Kesir

(14-15) Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar, yine “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz” derlerdi.

— Diyanet İşleri

(14-15) Onlara gökden bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar (o zaman da) muhakkak ki: «Gözlerimiz (bir serhoş gözü gibi) döndürülmüşdür. Belki de biz büyülenmişler zümresiyiz» diyeceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

«Gözlerimiz hayal görüyor, herhalde birileri bize büyü yaptı,» derler.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِى ٱلسَّمَآءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّٰهَا لِلنَّٰظِرِينَ ﴿١٦

Şanım Hakk’ı için biz Semâ’da burclar yaptık ve onu ehli nazar için tezyin eyledik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Biz, gökte burçlar yaptık ve onları bakanlar için donattık.

— İbni Kesir

Andolsun, biz gökte burçlar yaptık ve onu, bakanlar için süsledik.

— Diyanet İşleri

Andolsun, biz gökde burçlar yapmış, onları (ibretle) temâşâ edenler için süslenmişizdir.

— Hasan Basri Çantay

Gökte takım yıldızlar (ya da yörüngeler) yarattık ve onları gözetleyenler için çeşitli güzellikler ile donattık.

— Seyyid Kutub

وَحَفِظْنَٰهَا مِن كُلِّ شَيْطَٰنٍ رَّجِيمٍ ﴿١٧

Hem onu taşlanan bütün şeytanlardan hıfz ettik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onları kovulmuş her şeytandan koruduk.

— İbni Kesir

Onu kovulmuş her şeytandan koruduk.

— Diyanet İşleri

Biz onları taşlanan (sürülen, koğulan) her şeytandan koruduk.

— Hasan Basri Çantay

Göğü bütün kovulmuş şeytanlardan koruduk.

— Seyyid Kutub

إِلَّا مَنِ ٱسْتَرَقَ ٱلسَّمْعَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌ مُّبِينٌ ﴿١٨

Ancak kulak hırsızlığı eden olur, onu da parlak bir şihab takip etmektedir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa; apaçık görülen bir ateş onu kovalar.

— İbni Kesir

Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip etmektedir.

— Diyanet İşleri

Ancak kulak hırsızlığı eden (şeytan) vardır ki onun ardına da (bakanların) apaçık (gördüğü) bir ateş parçası düşmekdedir.

— Hasan Basri Çantay

Ancak kulak hırsızlığına yeltenen bir şeytan olursa onu parlak ışıklı bir kayan yıldız kovalar.

— Seyyid Kutub

وَٱلْأَرْضَ مَدَدْنَٰهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ وَأَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَىْءٍ مَّوْزُونٍ ﴿١٩

Arzı meddettik ve ona ağır baskılar bıraktık ve onda mevzun her şeyden bitirdik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yeri de döşeyip yaydık. Oraya sabit dağlar yerleştirdik. Ve orada her şeyden ölçülü olarak yetiştirdik.

— İbni Kesir

Yeri de yaydık, ona sabit dağlar yerleştirdik ve orada ölçülü (bir biçimde) her şeyi bitirdik.

— Diyanet İşleri

Yeri de (döşeyib) yaydık. Onda sabit dağlar (yaratıb) koyduk, oralarda (hikmet ve maslahatla) ölçülmüş her şeyden (münâsib) nebatlar bitirdik.

— Hasan Basri Çantay

Yerin alanını geniş yaptık, oraya sabit dağlar serpiştirdik ve orada belirli bir ölçü uyarınca her bitkiyi bitirdik.

— Seyyid Kutub

وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَٰيِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُۥ بِرَٰزِقِينَ ﴿٢٠

Hem sizin için hem sizin raziki olmadığınız kimseler için onda geçimlikler husule getirdik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Orada hem sizin için, hem de rızıklarını temin edemeyecekleriniz için geçimlikler meydana getirdik.

— İbni Kesir

Orada hem sizin için, hem de sizin rızık vermediğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik.

— Diyanet İşleri

Orada hem sizin için, hem rızıklarını te'mîn edemeyeceğiniz kimseler için bir çok geçim (sebeb) ler (i) yaratdık.

— Hasan Basri Çantay

Orada gerek sizin için ve gerekse rızıkları tarafınızdan sağlanması sözkonusu olmayan diğer canlılar için besin kaynakları yarattık.

— Seyyid Kutub

وَإِن مِّن شَىْءٍ إِلَّا عِندَنَا خَزَآئِنُهُۥ وَمَا نُنَزِّلُهُۥٓ إِلَّا بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ ﴿٢١

Hiç bir şey yoktur ki bizim yanımızda hazineleri olmasın, fakat biz, onu ancak ma'lüm bir mikdar ile indiririz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hiç bir şey yoktur ki; hazinesi Bizim katımızda olmasın. Ve Biz, onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz.

— İbni Kesir

Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz.

— Diyanet İşleri

Hiçbir şey (haaric) olmamak üzere (hepsinin) hazîneleri bizim nezdimizdedir.. Biz on (lar) ı ma'lûm bir mıkdar dışında indirmeyiz.

— Hasan Basri Çantay

Evrende varolan her şeyin hazinesi, ana kaynağı bizim yanımızdadır. Ve biz her şeyi size belirli bir ölçüye göre indiririz.

— Seyyid Kutub

وَأَرْسَلْنَا ٱلرِّيَٰحَ لَوَٰقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَأَسْقَيْنَٰكُمُوهُ وَمَآ أَنتُمْ لَهُۥ بِخَٰزِنِينَ ﴿٢٢

Bir de aşılayıcı rüzgârlar gönderdik de Semâ’dan bir kadrile bir su indirip sizi onunla suvardık, onu hazînelerde tutan siz değilsiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rüzgarları da aşılayıcı olarak gönderdik, gökten su indirip onunla sizi suladık. Yoksa siz onu biriktiremezdiniz.

— İbni Kesir

Rüzgârları da aşılayıcı olarak gönderip yukarıdan su indirerek sizi onunla suladık. Onu toplayıp depolayan da siz değilsiniz.

— Diyanet İşleri

Biz aşılayıcı rüzgârlar gönderdik. Gökden de su indirib onunla sizleri sıvardık. Bunların hazinedarları da siz değilsiniz.

— Hasan Basri Çantay

Gönderdiğimiz yağmur yükleyici rüzgârlar aracılığı ile size gökten su indirerek su ihtiyacınızı karşıladık. Yoksa su kaynağını oluşturan siz değilsiniz.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْىِۦ وَنُمِيتُ وَنَحْنُ ٱلْوَٰرِثُونَ ﴿٢٣

Her halde biz, mutlak hem bir hayat veririz hem öldürürüz, hepsine vâris de biziz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu Biz, hem diriltiriz, hem de öldürürüz. Hepsine varis de Biziz.

— İbni Kesir

Hiç şüphesiz biz diriltir, biz öldürürüz ve biz (her şeye gerçek) varisleriz

— Diyanet İşleri

Gerçek biz, mutlak biz hem diriltiriz, hem öldürürüz. Biz (Hepsinin) vârisleriyizdir.

— Hasan Basri Çantay

Dirilten de öldüren de yalnız biziz ve her şey sonunda bize kalır.

— Seyyid Kutub

AYARLAR