بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

كَذَٰلِكَ نَسْلُكُهُۥ فِى قُلُوبِ ٱلْمُجْرِمِينَ ﴿١٢

Biz böylece o (istihzâyi) günahkârların kalblerine sokarız.

— Hasan Basri Çantay

لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦۖ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٣

(Kendilerinden) evvelkilerin (İmansızlıkları ve istihzaları yüzünden ma'ruz kaldıkları felâketler ma'lûm iken ve o gibiler hakkında ilâhî bir) sünnet (ve kanun) da geçmişken yine onlar buna (bu Kur'ana, bu peygambere) inanmazlar.

— Hasan Basri Çantay

وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَظَلُّواْ فِيهِ يَعْرُجُونَ ﴿١٤

(14-15) Onlara gökden bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar (o zaman da) muhakkak ki: «Gözlerimiz (bir serhoş gözü gibi) döndürülmüşdür. Belki de biz büyülenmişler zümresiyiz» diyeceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

لَقَالُوٓاْ إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَٰرُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ ﴿١٥

(14-15) Onlara gökden bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar (o zaman da) muhakkak ki: «Gözlerimiz (bir serhoş gözü gibi) döndürülmüşdür. Belki de biz büyülenmişler zümresiyiz» diyeceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِى ٱلسَّمَآءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّٰهَا لِلنَّٰظِرِينَ ﴿١٦

Andolsun, biz gökde burçlar yapmış, onları (ibretle) temâşâ edenler için süslenmişizdir.

— Hasan Basri Çantay

وَحَفِظْنَٰهَا مِن كُلِّ شَيْطَٰنٍ رَّجِيمٍ ﴿١٧

Biz onları taşlanan (sürülen, koğulan) her şeytandan koruduk.

— Hasan Basri Çantay

إِلَّا مَنِ ٱسْتَرَقَ ٱلسَّمْعَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌ مُّبِينٌ ﴿١٨

Ancak kulak hırsızlığı eden (şeytan) vardır ki onun ardına da (bakanların) apaçık (gördüğü) bir ateş parçası düşmekdedir.

— Hasan Basri Çantay

وَٱلْأَرْضَ مَدَدْنَٰهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ وَأَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَىْءٍ مَّوْزُونٍ ﴿١٩

Yeri de (döşeyib) yaydık. Onda sabit dağlar (yaratıb) koyduk, oralarda (hikmet ve maslahatla) ölçülmüş her şeyden (münâsib) nebatlar bitirdik.

— Hasan Basri Çantay

وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَٰيِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُۥ بِرَٰزِقِينَ ﴿٢٠

Orada hem sizin için, hem rızıklarını te'mîn edemeyeceğiniz kimseler için bir çok geçim (sebeb) ler (i) yaratdık.

— Hasan Basri Çantay

وَإِن مِّن شَىْءٍ إِلَّا عِندَنَا خَزَآئِنُهُۥ وَمَا نُنَزِّلُهُۥٓ إِلَّا بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ ﴿٢١

Hiçbir şey (haaric) olmamak üzere (hepsinin) hazîneleri bizim nezdimizdedir.. Biz on (lar) ı ma'lûm bir mıkdar dışında indirmeyiz.

— Hasan Basri Çantay

وَأَرْسَلْنَا ٱلرِّيَٰحَ لَوَٰقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَأَسْقَيْنَٰكُمُوهُ وَمَآ أَنتُمْ لَهُۥ بِخَٰزِنِينَ ﴿٢٢

Biz aşılayıcı rüzgârlar gönderdik. Gökden de su indirib onunla sizleri sıvardık. Bunların hazinedarları da siz değilsiniz.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR