بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَتِلۡكَ ٱلۡجَنَّةُ ٱلَّتِيٓ أُورِثۡتُمُوهَا بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ٧٢
Ve işte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle vâris kılındığınız cennet.
İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur.
İşte, bu yapmakta olduklarınıza karşılık size mîras verilen cennettir.
لَكُمۡ فِيهَا فَٰكِهَةٞ كَثِيرَةٞ مِّنۡهَا تَأۡكُلُونَ ٧٣
Sizin için onda çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz.
Orada sizin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz
Orada sizin için bol bol meyve var, onlardan yersiniz.
إِنَّ ٱلۡمُجۡرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ ٧٤
Haberiniz olsun ki mücrimler cehennem azâbında muhalleddirler.
Suçlular, cehennem azabında ebedi kalacaklardır.
Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklardır.
لَا يُفَتَّرُ عَنۡهُمۡ وَهُمۡ فِيهِ مُبۡلِسُونَ ٧٥
Kendilerinden o azab gevşetilmez ve onlar onun içinde her ümidi kesmişlerdir.
Kendilerinden azab hiç hafiflemeyecektir. Onlar azab içinde ümitsizdirler.
Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde ümitsizdirler.
وَمَا ظَلَمۡنَٰهُمۡ وَلَٰكِن كَانُواْ هُمُ ٱلظَّٰلِمِينَ ٧٦
Ve Biz onlara zulmetmemişizdir velâkin kendileri zâlim idiler.
Biz onlara zulmetmedik; fakat onlar kendileri zalim idiler
Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendileri zâlim idiler.
وَنَادَوۡاْ يَٰمَٰلِكُ لِيَقۡضِ عَلَيۡنَا رَبُّكَۖ قَالَ إِنَّكُم مَّٰكِثُونَ ٧٧
Ve şöyle çığrışmaktadırlar: “Yâ Mâlik! Rabbin işimizi bitiriversin”, o demiştir ki: “Her hâlde siz duracaksınız”.
«Ey Malik! Rabbin bizim işimizi bitirsin!» diye seslenirler. Malik de «Siz böyle kalacaksınız» der.
(Görevli meleğe şöyle seslenirler:) "Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin." O da, "Siz hep böyle kalacaksınız" der.
لَقَدۡ جِئۡنَٰكُم بِٱلۡحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَكُمۡ لِلۡحَقِّ كَٰرِهُونَ ٧٨
Celâlim hakkı için Biz size hakkı gönderdik velâkin ekseriniz hakkı hoşlanmayanlarsınız.
Andolsun biz size hakkı getirdik; fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.
Andolsun, size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmayanlarsınız.
أَمۡ أَبۡرَمُوٓاْ أَمۡرٗا فَإِنَّا مُبۡرِمُونَ ٧٩
İşi sıkı mı büktüler, fakat işte sıkı büken Biziz.
Yoksa bir işe mi karar verdiler? Doğrusu Biz de kararlıyız.
Yoksa (gerçeği kabul etmeme konusunda) bir işe kesin karar mı verdiler? Şüphesiz biz de (onları cezalandırmakta) kararlıyız.
أَمۡ يَحۡسَبُونَ أَنَّا لَا نَسۡمَعُ سِرَّهُمۡ وَنَجۡوَىٰهُمۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيۡهِمۡ يَكۡتُبُونَ ٨٠
Yoksa Biz onların sırlarını ve fısıltılarını işitmeyiz mi sanıyorlar? Hayır işitiriz, hem de yanlarında elçilerimiz vardır yazarlar.
Yoksa bizim, kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Aksine işitiriz ve yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadırlar.
Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar.
قُلۡ إِن كَانَ لِلرَّحۡمَٰنِ وَلَدٞ فَأَنَا۠ أَوَّلُ ٱلۡعَٰبِدِينَ ٨١
De ki: “Rahmân’ın bir veledi olsa ben ona tapanların birincisi olurdum”.
De ki: «Eğer Rahman'ın çocuğu olsaydı O'na tapanlardan ilki ben olurdum.»
(Ey Muhammed!) De ki: "Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum."
سُبۡحَٰنَ رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ رَبِّ ٱلۡعَرۡشِ عَمَّا يَصِفُونَ ٨٢
Tenzih O Sübhân’a, O göklerin ve yerin Rabbi, Rabbü’l-Arş’a onların vasıflarından.
Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.
Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah, onların nitelendirmelerinden uzaktır.