بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَفِرُّوٓاْ إِلَى ٱللَّهِۖ إِنِّي لَكُم مِّنۡهُ نَذِيرٞ مُّبِينٞ ٥٠
O hâlde hemen Allah’a kaçın, haberiniz olsun ki ben size O’ndan bir açık nezîrim.
O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, sizi O'ndan açık bir şekilde korkutuyorum.
O halde Allah'a koşun. Şüphesiz ben, size O'nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.
وَلَا تَجۡعَلُواْ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَۖ إِنِّي لَكُم مِّنۡهُ نَذِيرٞ مُّبِينٞ ٥١
Ve Allah’la beraber başka bir tanrı uydurmayın, haberiniz olsun ki ben size ondan bir açık nezîrim.
Allah ile beraber başka tanrılar uydurmuyorum. Ben size O'nun tarafından görevlendirilmiş apaçık bir uyarıcıyım.
Allah ile beraber başka bir ilah edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.
كَذَٰلِكَ مَآ أَتَى ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُواْ سَاحِرٌ أَوۡ مَجۡنُونٌ ٥٢
Böyle, bunlardan evvelkiler bir resul gelince behemehâl ya sâhir dediler ya mecnun.
İşte böyle, onlardan önce de ne kadar elçi geldiyse mutlaka: «Büyücü veya cinlenmiş» dediler.
İşte böyle! Onlardan öncekilere hiçbir peygamber gelmemişti ki,"O bir büyücüdür" yahut "bir delidir" demiş olmasınlar.
أَتَوَاصَوۡاْ بِهِۦۚ بَلۡ هُمۡ قَوۡمٞ طَاغُونَ ٥٣
Hep buna vasiyetleştiler mi? Hayır, hep onlar azgın kavimler.
Bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır onlar azgın bir topluluktur.
Onlar bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki hep aynı şeyleri söylüyorlar)? Hayır, onlar azgın bir topluluktur.
فَتَوَلَّ عَنۡهُمۡ فَمَآ أَنتَ بِمَلُومٖ ٥٤
Onun için onlardan yüz çevir, artık sen levm olunacak değilsin.
Onlardan yüz çevir, sen kınanacak değilsin.
Onun için, onlardan yüz çevir. Artık kınanacak değilsin.
وَذَكِّرۡ فَإِنَّ ٱلذِّكۡرَىٰ تَنفَعُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ٥٥
Onunla beraber va‘z u nasihata devam et, çünkü vaaz mü’minlere fayda verir.
Ancak yine de hatırlat, çünkü hatırlatmak, mü'minlere fayda verir.
Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü'minlere fayda verir.
وَمَا خَلَقۡتُ ٱلۡجِنَّ وَٱلۡإِنسَ إِلَّا لِيَعۡبُدُونِ ٥٦
Ve Ben, cinn ü insi ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
مَآ أُرِيدُ مِنۡهُم مِّن رِّزۡقٖ وَمَآ أُرِيدُ أَن يُطۡعِمُونِ ٥٧
Ben onlardan bir rızık istemiyorum, bana yemek yedirmelerini de istemiyorum.
Ben onlardan rızık istemiyorum, beni beslemelerini de istemiyorum.
Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum.
إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلرَّزَّاقُ ذُو ٱلۡقُوَّةِ ٱلۡمَتِينُ ٥٨
Şüphe yok ki Allah, Rezzâk, kuvvet sahibi Metîn O.
Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır.
Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.
فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ ذَنُوبٗا مِّثۡلَ ذَنُوبِ أَصۡحَٰبِهِمۡ فَلَا يَسۡتَعۡجِلُونِ ٥٩
Onun için muhakkak ki o zulmedenlere arkadaşlarının payı gibi dolgun bir pay vardır, şimdi onu acele etmesinler.
Muhakkak ki bu zulmedenlerin de, geçmiş arkadaşlarının payı gibi bir azab payı vardır. Acele etmesinler.
Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. Artık azabımı acele istemesinler.
فَوَيۡلٞ لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن يَوۡمِهِمُ ٱلَّذِي يُوعَدُونَ ٦٠
Artık o vaad olundukları günlerinden vay o küfredenlere!....
Söz verilen günün azabından vay o kafirlerin haline!
Uyarıldıkları günlerinden dolayı vay o inkar edenlerin haline!