012 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَكَذَٰلِكَ يَجۡتَبِيكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِن تَأۡوِيلِ ٱلۡأَحَادِيثِ وَيُتِمُّ نِعۡمَتَهُۥ عَلَيۡكَ وَعَلَىٰٓ ءَالِ يَعۡقُوبَ كَمَآ أَتَمَّهَا عَلَىٰٓ أَبَوَيۡكَ مِن قَبۡلُ إِبۡرَٰهِيمَ وَإِسۡحَٰقَۚ إِنَّ رَبَّكَ عَلِيمٌ حَكِيمٞ ٦

Ve işte öyle, Rabbin seni seçecek ve sana ehâdîsin te’vîlinden ilimler öğretecek, hem sana hem âl-i Ya‘kūb’a nimetini bundan evvel ataların İbrâhim ve İshak’a tamamladığı gibi tamamlayacak, şüphe yok ki Rabbin Alîm’dir, Hakîm’dir”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

۞ لَّقَدۡ كَانَ فِي يُوسُفَ وَإِخۡوَتِهِۦٓ ءَايَٰتٞ لِّلسَّآئِلِينَ ٧

Şânım hakkı için Yûsuf ve biraderlerinde soranlara ibret olacak âyetler oldu.

– Elmalılı Hamdi Yazır

إِذۡ قَالُواْ لَيُوسُفُ وَأَخُوهُ أَحَبُّ إِلَىٰٓ أَبِينَا مِنَّا وَنَحۡنُ عُصۡبَةٌ إِنَّ أَبَانَا لَفِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٍ ٨

Zira dediler ki: “Her hâlde Yûsuf ve biraderi babamıza bizden daha sevgili, biz ise mutaassıb bir kuvvetiz, doğrusu babamız belli ki yanılıyor.

– Elmalılı Hamdi Yazır

ٱقۡتُلُواْ يُوسُفَ أَوِ ٱطۡرَحُوهُ أَرۡضٗا يَخۡلُ لَكُمۡ وَجۡهُ أَبِيكُمۡ وَتَكُونُواْ مِنۢ بَعۡدِهِۦ قَوۡمٗا صَٰلِحِينَ ٩

Yûsuf ’u öldürün yahut bir yere atın ki babanızın yüzü size kalsın ve ondan sonra salâhlı bir kavim olasınız”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

قَالَ قَآئِلٞ مِّنۡهُمۡ لَا تَقۡتُلُواْ يُوسُفَ وَأَلۡقُوهُ فِي غَيَٰبَتِ ٱلۡجُبِّ يَلۡتَقِطۡهُ بَعۡضُ ٱلسَّيَّارَةِ إِن كُنتُمۡ فَٰعِلِينَ ١٠

İçlerinden bir söz sahibi, “Yûsuf ’u” dedi, “öldürmeyin de bir kuyu dibinde bırakın ki kafilenin biri onu lakīt olarak alsın, eğer yapacaksanız böyle yapın”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

قَالُواْ يَٰٓأَبَانَا مَا لَكَ لَا تَأۡمَ۬نَّا عَلَىٰ يُوسُفَ وَإِنَّا لَهُۥ لَنَٰصِحُونَ ١١

Vardılar, “ey bizim pederimiz” dediler, “sen neye bize Yûsuf ’u inanmıyorsun? Cidden biz onun için recâcıyız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

أَرۡسِلۡهُ مَعَنَا غَدٗا يَرۡتَعۡ وَيَلۡعَبۡ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَٰفِظُونَ ١٢

Yarın bizimle beraber gönder, gezsin oynasın, şüphesiz biz onu gözetiriz”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

قَالَ إِنِّي لَيَحۡزُنُنِيٓ أَن تَذۡهَبُواْ بِهِۦ وَأَخَافُ أَن يَأۡكُلَهُ ٱلذِّئۡبُ وَأَنتُمۡ عَنۡهُ غَٰفِلُونَ ١٣

“Beni” dedi “onu götürmeniz her hâlde mahzun eder ve korkarım ki onu kurt yer de haberiniz olmaz”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

قَالُواْ لَئِنۡ أَكَلَهُ ٱلذِّئۡبُ وَنَحۡنُ عُصۡبَةٌ إِنَّآ إِذٗا لَّخَٰسِرُونَ ١٤

“Vallahi” dediler, “biz mutaassıb bir kuvvet iken onu kurt yerse biz o hâlde çok hüsran çekeriz”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَلَمَّا ذَهَبُواْ بِهِۦ وَأَجۡمَعُوٓاْ أَن يَجۡعَلُوهُ فِي غَيَٰبَتِ ٱلۡجُبِّۚ وَأَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡهِ لَتُنَبِّئَنَّهُم بِأَمۡرِهِمۡ هَٰذَا وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ ١٥

Bunun üzerine vaktâ ki onu götürdüler ve kuyunun dibine koymaya karar verdiler, Biz de ona şöyle vahyettik: “Kasem olsun ki sen onlara hiç farkında değillerken bu işlerini haber vereceksin”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَجَآءُوٓ أَبَاهُمۡ عِشَآءٗ يَبۡكُونَ ١٦

Bıraktılar ve yatsıleyin ağlayarak babalarına geldiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu