012 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالُواْ لَئِنۡ أَكَلَهُ ٱلذِّئۡبُ وَنَحۡنُ عُصۡبَةٌ إِنَّآ إِذٗا لَّخَٰسِرُونَ ١٤

“Vallahi” dediler, “biz mutaassıb bir kuvvet iken onu kurt yerse biz o hâlde çok hüsran çekeriz”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Üvey kardeşler dediler ki; «Bu kadar çok kişi olmamıza rağmen eğer onu kurt kaparsa yandık demektir.»

– Seyyid Kutub

Onlar da, "Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse (o takdirde) biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz" dediler.

– Diyanet İşleri

فَلَمَّا ذَهَبُواْ بِهِۦ وَأَجۡمَعُوٓاْ أَن يَجۡعَلُوهُ فِي غَيَٰبَتِ ٱلۡجُبِّۚ وَأَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡهِ لَتُنَبِّئَنَّهُم بِأَمۡرِهِمۡ هَٰذَا وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ ١٥

Bunun üzerine vaktâ ki onu götürdüler ve kuyunun dibine koymaya karar verdiler, Biz de ona şöyle vahyettik: “Kasem olsun ki sen onlara hiç farkında değillerken bu işlerini haber vereceksin”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kardeşleri Yusuf'u kıra götürüp onu bir kuyunun dibine atmayı kararlaştırdıklarında, kendisine «İlerde, hiç beklemedikleri bir sırada, sana yaptıkları bu işi kardeşlerine hatırlatacaksın» diye vahyettik.

– Seyyid Kutub

Yûsuf'u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de O'na, "Andolsun, (senin Yûsuf olduğunun) farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin" diye vahyettik.

– Diyanet İşleri

وَجَآءُوٓ أَبَاهُمۡ عِشَآءٗ يَبۡكُونَ ١٦

Bıraktılar ve yatsıleyin ağlayarak babalarına geldiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Akşam olunca ağlayarak babalarına geldiler.

– Seyyid Kutub

(Yûsuf'u kuyuya bırakıp) akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.

– Diyanet İşleri

قَالُواْ يَٰٓأَبَانَآ إِنَّا ذَهَبۡنَا نَسۡتَبِقُ وَتَرَكۡنَا يُوسُفَ عِندَ مَتَٰعِنَا فَأَكَلَهُ ٱلذِّئۡبُۖ وَمَآ أَنتَ بِمُؤۡمِنٖ لَّنَا وَلَوۡ كُنَّا صَٰدِقِينَ ١٧

Dediler: “Ey pederimiz, biz gittik yarış ediyorduk, Yûsuf ’u eşyamızın yanında bırakmıştık, bir de baktık ki onu kurt yemiş, şimdi biz doğru da söylesek sen bize inanmazsın”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki; «Ey babamız, Yusuf'u eşyalarımızın yanında bırakarak yarış yapmaya gitmiştik, o sırada onu kurt kapıverdi; her ne kadar söylediğimiz doğru ise de, bize inanmayacaksın.»

– Seyyid Kutub

"Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf'u da eşyamızın yanında bırakmıştık. (Bir de ne görelim) O'nu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın" dediler.

– Diyanet İşleri

وَجَآءُو عَلَىٰ قَمِيصِهِۦ بِدَمٖ كَذِبٖۚ قَالَ بَلۡ سَوَّلَتۡ لَكُمۡ أَنفُسُكُمۡ أَمۡرٗاۖ فَصَبۡرٞ جَمِيلٞۖ وَٱللَّهُ ٱلۡمُسۡتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ ١٨

Bir de gömleğinin üzerinde yalan bir kan getirdiler; “yok” dedi, “nefisleriniz sizi aldatmış, bir işe sevk etmiş, artık bir sabr-ı cemîl ve Allah’tır ancak yardımına sığınılacak, söylediklerinize karşı”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yusuf'un yalandan kana bulanmış gömleğini getirdiler. Babaları Yakub dedi ki; «Anlaşılan nefsiniz sizi kötü bir işe sürükledi, bana düşen yaman bir sabırdır, anlattıklarınız karşısında Allah'ın yardımına sığınıyorum.»

– Seyyid Kutub

Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki: "Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah'tır."

– Diyanet İşleri

وَجَآءَتۡ سَيَّارَةٞ فَأَرۡسَلُواْ وَارِدَهُمۡ فَأَدۡلَىٰ دَلۡوَهُۥۖ قَالَ يَٰبُشۡرَىٰ هَٰذَا غُلَٰمٞۚ وَأَسَرُّوهُ بِضَٰعَةٗۚ وَٱللَّهُ عَلِيمُۢ بِمَا يَعۡمَلُونَ ١٩

Öteden bir kafile gelmiş, sucularını göndermişlerdi. Vardı kovasını saldı, “â... müjde, bu bir gulâm!” dedi ve tuttular onu ticaret için gizlediler, Allah ise biliyordu ne yapacaklar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir kervan geldi, sucularını su almaya gönderdiler. Adam kovasını kuyuya sarkıtınca «Müjde, işte size bir oğlan çocuğu» dedi. Kervandakiler onu satmak üzere sakladılar. Oysa Allah ne yaptıklarını biliyordu.

– Seyyid Kutub

Bir kervan gelmiş sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca "Müjde! Müjde, İşte bir oğlan!" dedi. O'nu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu.

– Diyanet İşleri

وَشَرَوۡهُ بِثَمَنِۭ بَخۡسٖ دَرَٰهِمَ مَعۡدُودَةٖ وَكَانُواْ فِيهِ مِنَ ٱلزَّٰهِدِينَ ٢٠

Değersiz bir paha ile onu birkaç dirheme sattılar, hakkında rağbetsiz bulunuyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yusuf'u ucuz bir fiyatla, birkaç paraya sattılar. Çünkü onu bir an önce ellerinden çıkarmak istiyorlardı.

– Seyyid Kutub

O'nu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı.

– Diyanet İşleri

وَقَالَ ٱلَّذِي ٱشۡتَرَىٰهُ مِن مِّصۡرَ لِٱمۡرَأَتِهِۦٓ أَكۡرِمِي مَثۡوَىٰهُ عَسَىٰٓ أَن يَنفَعَنَآ أَوۡ نَتَّخِذَهُۥ وَلَدٗاۚ وَكَذَٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلِنُعَلِّمَهُۥ مِن تَأۡوِيلِ ٱلۡأَحَادِيثِۚ وَٱللَّهُ غَالِبٌ عَلَىٰٓ أَمۡرِهِۦ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ ٢١

Mısır’dan onu satın alan ise haremine dedi ki: “Buna güzel bak, umulur ki bize fâidesi olacaktır, yahut evlât ediniriz.” Bu suretle Yûsuf ’u orada yerleştirdik, hem de ona hâdisâtın meâlini istihrâca dair ilimler öğretelim diye. Öyle ya, Allah emrine gālibdir velâkin insanların ekserîsi bilmezler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onu satın alan Mısırlı, karısına «Bu çocuğa iyi bak, ilerde işimize yarayabilir, belki de onu evlâd ediniriz» dedi. Böylece Yusuf'a güvenli bir barınak sağladık, ona olayların (ya da rüyaların) yorumuna ilişkin bazı bilgiler öğrettik. Allah, meramını kesinlikle yürütür. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

– Seyyid Kutub

O'nu satın alan Mısırlı kişi hanımına dedi ki: "Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz." İşte böylece biz Yûsuf'u o yere (Mısır'a) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

– Diyanet İşleri

وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُۥٓ ءَاتَيۡنَٰهُ حُكۡمٗا وَعِلۡمٗاۚ وَكَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ ٢٢

Vaktâ ki kıvamına erdi, Biz ona bir hüküm ve bir ilim bahşettik ve işte Biz muhsinlere böyle karşılık veririz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yusuf ergenlik çağına erince kendisine hikmet ve bilgi bağışladık. Biz iyi davranışlıları işte böyle ödüllendiririz.

– Seyyid Kutub

Olgunluk çağına erişince O'na hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız.

– Diyanet İşleri

وَرَٰوَدَتۡهُ ٱلَّتِي هُوَ فِي بَيۡتِهَا عَن نَّفۡسِهِۦ وَغَلَّقَتِ ٱلۡأَبۡوَٰبَ وَقَالَتۡ هَيۡتَ لَكَۚ قَالَ مَعَاذَ ٱللَّهِۖ إِنَّهُۥ رَبِّيٓ أَحۡسَنَ مَثۡوَايَۖ إِنَّهُۥ لَا يُفۡلِحُ ٱلظَّٰلِمُونَ ٢٣

Derken hânesinde bulunduğu hanım bunun nefsinden kâm almak istedi ve kapıları kilitledi; “haydi seninim” dedi, o “Allah’a sığınırım” dedi, “doğrusu o benim efendim, bana güzel baktı. Hakikat bu ki zâlimler felah bulmaz”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kaldığı evin hanımı onu yatağına çağırdı, kapıları kilitledikten sonra ona «Haydi, gelsene!» dedi. Fakat Yusuf, «Allah korusun! Rabbim bana güvenli bir barınak sağladı; hiç kuşkusuz zalimler iflah olmazlar, kurtuluşa eremezler» dedi.

– Seyyid Kutub

Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek "Haydi gelsene!" dedi. O ise, "Allah'a sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler" dedi.

– Diyanet İşleri

وَلَقَدۡ هَمَّتۡ بِهِۦۖ وَهَمَّ بِهَا لَوۡلَآ أَن رَّءَا بُرۡهَٰنَ رَبِّهِۦۚ كَذَٰلِكَ لِنَصۡرِفَ عَنۡهُ ٱلسُّوٓءَ وَٱلۡفَحۡشَآءَۚ إِنَّهُۥ مِنۡ عِبَادِنَا ٱلۡمُخۡلَصِينَ ٢٤

Hanım cidden ona niyeti kurmuştu, o da ona kurmuş gitmişti amma Rabbinin burhânını görmese idi; ondan fenalığı ve fuhşu bertaraf edelim için öyle oldu. Hakikat o Bizim ihlâsa mazhar edilmiş has kullarımızdandır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kadının canı Yusuf'u istedi, Yusuf da ona karşı ilgi duydu. Eğer Rabbinin caydırıcı direktifi, gözlerinin önünde somutlaşmasaydı, kendini tutamazdı. Böylece biz Yusuf u kötülükten ve fuhuştan uzak tuttuk. O, hiç kuşkusuz, bize içten bağlı, seçkin bir kulumuzdu.

– Seyyid Kutub

Andolsun kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı Yûsuf da ona istek duyacaktı. Biz ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu