بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَٱلَّذِينَ كَسَبُواْ ٱلسَّيِّـَٔاتِ جَزَآءُ سَيِّئَةِۭ بِمِثۡلِهَا وَتَرۡهَقُهُمۡ ذِلَّةٞۖ مَّا لَهُم مِّنَ ٱللَّهِ مِنۡ عَاصِمٖۖ كَأَنَّمَآ أُغۡشِيَتۡ وُجُوهُهُمۡ قِطَعٗا مِّنَ ٱلَّيۡلِ مُظۡلِمًاۚ أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلنَّارِۖ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ ٢٧
Ve o kimseler ki, kötülükleri kazandılar. Kötülüğün cezası da kendi misli iledir. Ve onları bir alçaklık kaplar. Onlar için Allah'tan koruyacak bir şey yoktur. Onların yüzleri sanki geceden karanlık bir parçaya bürünmüştür. İşte onlar ateşin yârânıdır. Onlar onun içinde ebedî sûrette kalacak kimselerdir.
وَيَوۡمَ نَحۡشُرُهُمۡ جَمِيعٗا ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشۡرَكُواْ مَكَانَكُمۡ أَنتُمۡ وَشُرَكَآؤُكُمۡۚ فَزَيَّلۡنَا بَيۡنَهُمۡۖ وَقَالَ شُرَكَآؤُهُم مَّا كُنتُمۡ إِيَّانَا تَعۡبُدُونَ ٢٨
Ve o günü ki, hepsini mahşere toplarız. Sonra şerik koşmuş olanlara deriz ki: «Siz de ve şerikleriniz de yerlerinizde durunuz.» Artık aralarını ayırmışızdır. Ve onların şerikleri der ki: «Siz bizlere tapınır değil idiniz.»
فَكَفَىٰ بِٱللَّهِ شَهِيدَۢا بَيۡنَنَا وَبَيۡنَكُمۡ إِن كُنَّا عَنۡ عِبَادَتِكُمۡ لَغَٰفِلِينَ ٢٩
«İmdi Allah Teâlâ, bizim aramızla sizin aranızda şahit olmak için yeter. Muhakkak ki, biz sizin tapınmanızdan elbette habersiz idik.»
هُنَالِكَ تَبۡلُواْ كُلُّ نَفۡسٖ مَّآ أَسۡلَفَتۡۚ وَرُدُّوٓاْ إِلَى ٱللَّهِ مَوۡلَىٰهُمُ ٱلۡحَقِّۖ وَضَلَّ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يَفۡتَرُونَ ٣٠
Orada her nefis, evvelce yapmış olduğundan haberdar olacaktır. Ve hak mevlâları olan Teâlâ'ya reddedilmiş bulunacaklardır. İftira eder oldukları şeyler de kendilerinden kaybolup gitmiş bulunacaktır.
قُلۡ مَن يَرۡزُقُكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِ أَمَّن يَمۡلِكُ ٱلسَّمۡعَ وَٱلۡأَبۡصَٰرَ وَمَن يُخۡرِجُ ٱلۡحَيَّ مِنَ ٱلۡمَيِّتِ وَيُخۡرِجُ ٱلۡمَيِّتَ مِنَ ٱلۡحَيِّ وَمَن يُدَبِّرُ ٱلۡأَمۡرَۚ فَسَيَقُولُونَ ٱللَّهُۚ فَقُلۡ أَفَلَا تَتَّقُونَ ٣١
De ki: «Sizi gökten ve yerden kim merzûk ediyor? Ve o işitme kuvvetine ve gözlere mâlik olan kimdir? Ve kimdir ki, ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır. Ve kimdir işleri tedbir eden?» Derhal diyeceklerdir ki: «Allah...» Artık de ki: «Siz korkmaz mısınız?»
فَذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمُ ٱلۡحَقُّۖ فَمَاذَا بَعۡدَ ٱلۡحَقِّ إِلَّا ٱلضَّلَٰلُۖ فَأَنَّىٰ تُصۡرَفُونَ ٣٢
İşte sizin hak olan Rabbiniz, o Allah Teâlâ'dır. Artık haktan sonra sapıklıktan başka ne vardır? O halde nasıl çevriliyorsunuz?
كَذَٰلِكَ حَقَّتۡ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى ٱلَّذِينَ فَسَقُوٓاْ أَنَّهُمۡ لَا يُؤۡمِنُونَ ٣٣
İşte fıska düşmüş olanların aleyhine Rabbinin kelimesi şöylece tahakkuk etmiştir ki, şüphe yok onlar imân etmezler.
قُلۡ هَلۡ مِن شُرَكَآئِكُم مَّن يَبۡدَؤُاْ ٱلۡخَلۡقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥۚ قُلِ ٱللَّهُ يَبۡدَؤُاْ ٱلۡخَلۡقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥۖ فَأَنَّىٰ تُؤۡفَكُونَ ٣٤
De ki: «Sizin şeriklerinizden halkı bidâyeten var eden, sonra da onu iade eyleyen bir kimse var mıdır? Allah Teâlâ ise halkı ibtida yaratır, sonra da onu iade eder. Artık siz nereden sapıttırılıyorsunuz?»
قُلۡ هَلۡ مِن شُرَكَآئِكُم مَّن يَهۡدِيٓ إِلَى ٱلۡحَقِّۚ قُلِ ٱللَّهُ يَهۡدِي لِلۡحَقِّۗ أَفَمَن يَهۡدِيٓ إِلَى ٱلۡحَقِّ أَحَقُّ أَن يُتَّبَعَ أَمَّن لَّا يَهِدِّيٓ إِلَّآ أَن يُهۡدَىٰۖ فَمَا لَكُمۡ كَيۡفَ تَحۡكُمُونَ ٣٥
De ki: «Sizin şeriklerinizden Hakk'a hidâyet edecek bir kimse var mıdır? De ki: «Allah Teâlâ Hakk'a hidâyet eder. Artık Hakk'a hidâyet eden zât mı uyulmaya daha haklıdır, yoksa hidâyet olunmadıkça kendi kendine hidâyete eremiyecek kimse mi? Artık sizin için ne var? Nasıl hükmediyorsunuz?»
وَمَا يَتَّبِعُ أَكۡثَرُهُمۡ إِلَّا ظَنًّاۚ إِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغۡنِي مِنَ ٱلۡحَقِّ شَيۡـًٔاۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمُۢ بِمَا يَفۡعَلُونَ ٣٦
Onların ekserisi zandan başka bir şeye tâbi olmaz. Zan ise şüphe yok ki, hiçbir şey ile haktan müstağni kılamaz. Allah Teâlâ ise muhakkak ki, ne yaptıklarını tamamıyla bilicidir.
وَمَا كَانَ هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانُ أَن يُفۡتَرَىٰ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَلَٰكِن تَصۡدِيقَ ٱلَّذِي بَيۡنَ يَدَيۡهِ وَتَفۡصِيلَ ٱلۡكِتَٰبِ لَا رَيۡبَ فِيهِ مِن رَّبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ٣٧
Ve bu Kur'an, Allah'tan başkasına isnad edilerek iftirada bulunulamaz. Velâkin o kendisinden mukaddem olanı bir tasdiktir ve kitabın bir tafsilidir. Onda bir şüphe yoktur. Âlemlerin Rabbi tarafından (indirilmiştir).