بَرَآءَةٞ مِّنَ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦٓ إِلَى ٱلَّذِينَ عَٰهَدتُّم مِّنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ ١

Bu, bir ayrılık ihtarıdır! Allah Teâlâ ile Resûlü tarafından kendileriyle muâhede yapmış olduğunuz müşriklere.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَسِيحُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ أَرۡبَعَةَ أَشۡهُرٖ وَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّكُمۡ غَيۡرُ مُعۡجِزِي ٱللَّهِ وَأَنَّ ٱللَّهَ مُخۡزِي ٱلۡكَٰفِرِينَ ٢

Artık (ey müşrikler!) siz yeryüzünde dört ay dolaşınız ve biliniz ki, siz şüphe yok, Allah Teâlâ'yı aciz bırakacak değilsinizdir ve muhakkak ki, Allah Teâlâ kâfirleri zelil edicidir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَأَذَٰنٞ مِّنَ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦٓ إِلَى ٱلنَّاسِ يَوۡمَ ٱلۡحَجِّ ٱلۡأَكۡبَرِ أَنَّ ٱللَّهَ بَرِيٓءٞ مِّنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ وَرَسُولُهُۥۚ فَإِن تُبۡتُمۡ فَهُوَ خَيۡرٞ لَّكُمۡۖ وَإِن تَوَلَّيۡتُمۡ فَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّكُمۡ غَيۡرُ مُعۡجِزِي ٱللَّهِۗ وَبَشِّرِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ ٣

Ve Allah Teâlâ ile Resûlü tarafından Hacc-ı Ekber günü nâsa bir ilandır ki, Allah Teâlâ da Resûlü de şüphe yok, müşriklerden berîdir. Artık, tevbe ederseniz o sizin için hayırlıdır. Ve eğer yüz çevirirseniz biliniz ki, siz Allah Teâlâ'yı elbette aciz bırakacak değilsinizdir. Ve kâfir olanları acıklı bir azap ile müjdele!

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِلَّا ٱلَّذِينَ عَٰهَدتُّم مِّنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ ثُمَّ لَمۡ يَنقُصُوكُمۡ شَيۡـٔٗا وَلَمۡ يُظَٰهِرُواْ عَلَيۡكُمۡ أَحَدٗا فَأَتِمُّوٓاْ إِلَيۡهِمۡ عَهۡدَهُمۡ إِلَىٰ مُدَّتِهِمۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلۡمُتَّقِينَ ٤

Kendileriyle muâhede yapmış olduğunuz, sonra da size karşı bir eksiklikte bulunmamış ve sizin aleyhinizde olarak bir kimseye yardım eylememiş olan müşrikler müstesna. Artık onlara müddetlerine kadar ahdlerini tamamlayınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ sakınanları sever.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَإِذَا ٱنسَلَخَ ٱلۡأَشۡهُرُ ٱلۡحُرُمُ فَٱقۡتُلُواْ ٱلۡمُشۡرِكِينَ حَيۡثُ وَجَدتُّمُوهُمۡ وَخُذُوهُمۡ وَٱحۡصُرُوهُمۡ وَٱقۡعُدُواْ لَهُمۡ كُلَّ مَرۡصَدٖۚ فَإِن تَابُواْ وَأَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَوُاْ ٱلزَّكَوٰةَ فَخَلُّواْ سَبِيلَهُمۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ ٥

Artık haram olan aylar çıkınca, (o diğer) müşrikleri nerede bulursanız öldürünüz ve onları yakalayınız ve onları hapsediniz ve onlar için bütün geçit yerlerine oturunuz. Fakat tevbe ederler, namaz kılarlar, zekâtı da verirlerse artık yollarını açık bırakınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَإِنۡ أَحَدٞ مِّنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ ٱسۡتَجَارَكَ فَأَجِرۡهُ حَتَّىٰ يَسۡمَعَ كَلَٰمَ ٱللَّهِ ثُمَّ أَبۡلِغۡهُ مَأۡمَنَهُۥۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمۡ قَوۡمٞ لَّا يَعۡلَمُونَ ٦

Ve eğer müşriklerden bir kimse senden aman dilerse artık ona aman ver. Tâ ki, Allah Teâlâ'nın kelâmını dinlesin. Sonra onu emin bulunduğu mahalle ulaştır. Çünkü onlar şüphe yok ki, bilmez bir kavimdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كَيۡفَ يَكُونُ لِلۡمُشۡرِكِينَ عَهۡدٌ عِندَ ٱللَّهِ وَعِندَ رَسُولِهِۦٓ إِلَّا ٱلَّذِينَ عَٰهَدتُّمۡ عِندَ ٱلۡمَسۡجِدِ ٱلۡحَرَامِۖ فَمَا ٱسۡتَقَٰمُواْ لَكُمۡ فَٱسۡتَقِيمُواْ لَهُمۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلۡمُتَّقِينَ ٧

Allah Teâlâ'nın katında ve peygamberinin katında o müşrikler için nasıl bir ahd olabilir! Mescid-i Haram'ın yanında kendileriyle muâhede yapmış olduklarınız müstesna. İmdi onlar size karşı istikamet gösterdikçe siz de onlar için istikamette bulunun. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ muttakîleri sever.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كَيۡفَ وَإِن يَظۡهَرُواْ عَلَيۡكُمۡ لَا يَرۡقُبُواْ فِيكُمۡ إِلّٗا وَلَا ذِمَّةٗۚ يُرۡضُونَكُم بِأَفۡوَٰهِهِمۡ وَتَأۡبَىٰ قُلُوبُهُمۡ وَأَكۡثَرُهُمۡ فَٰسِقُونَ ٨

Nasıl olabilir! Ve eğer size bir galip gelecek olsalar sizin hakkınızda ne bir yemine ve ne de bir ahde riayette bulunmazlar. Onlar sizi ağızlarıyla hoşnut ederler. Kalpleri ise çekinir ve onların çoğu fâsık kimselerdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ٱشۡتَرَوۡاْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ ثَمَنٗا قَلِيلٗا فَصَدُّواْ عَن سَبِيلِهِۦٓۚ إِنَّهُمۡ سَآءَ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ ٩

(Onlar) Allah Teâlâ'nın âyetlerini az bir bedel mukabilinde sattılar. Sonra da onun yolundan çevirdiler. Şüphesiz ki onların yapar oldukları şey ne kadar fenadır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

لَا يَرۡقُبُونَ فِي مُؤۡمِنٍ إِلّٗا وَلَا ذِمَّةٗۚ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُعۡتَدُونَ ١٠

(Onlar) Bir mü'min hakkında ne bir yemin ve ne de bir zimmet gözetmezler. Ve işte haddi tecavüz etmiş olanlar, onlardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00