بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَمَالِـُٔونَ مِنۡهَا ٱلۡبُطُونَ ٥٣
Doldurursunuz da karınlarınızı ondan.
Onunla karınlarınız doldurulacaktır.
Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.
فَشَٰرِبُونَ عَلَيۡهِ مِنَ ٱلۡحَمِيمِ ٥٤
İçersiniz de üstüne o hamîmden.
Üzerine de kaynar su içeceksiniz.
Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz.
فَشَٰرِبُونَ شُرۡبَ ٱلۡهِيمِ ٥٥
İçersiniz hüyam illetine tutulmuş kanmak bilmez develer gibi.
Onu, içtikçe susayan develer gibi içeceksiniz.
Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.
هَٰذَا نُزُلُهُمۡ يَوۡمَ ٱلدِّينِ ٥٦
İşte bu onların konuklukları o din günü (cezâ günü).
Onlar hesap günü işte böyle ağırlanacaklardır.
İşte bu hesap ve ceza gününde onlara ziyafetleridir.
نَحۡنُ خَلَقۡنَٰكُمۡ فَلَوۡلَا تُصَدِّقُونَ ٥٧
Biz yarattık sizi, hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?
Sizleri yaratan biziz, bunu onaylasanıza.
Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?
أَفَرَءَيۡتُم مَّا تُمۡنُونَ ٥٨
Şimdi gördünüz mü o döktüğünüz meniyi?
Fışkırttığınız meniyi görüyor musunuz?
Attığınız o meniye ne dersiniz?!
ءَأَنتُمۡ تَخۡلُقُونَهُۥٓ أَمۡ نَحۡنُ ٱلۡخَٰلِقُونَ ٥٩
Siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa Biz miyiz yaratan?
Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa onu yaratan biz miyiz?
Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?
نَحۡنُ قَدَّرۡنَا بَيۡنَكُمُ ٱلۡمَوۡتَ وَمَا نَحۡنُ بِمَسۡبُوقِينَ ٦٠
Biz takdir ettik aranızda o ölümü ve Bizim önümüze geçilmez.
Ölümü aranızda plânlayan biziz. Hiç kimse bizim önümüze geçemez.
(60-61) Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.
عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ أَمۡثَٰلَكُمۡ وَنُنشِئَكُمۡ فِي مَا لَا تَعۡلَمُونَ ٦١
Kılıklarınızı değiştirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir neş’ette inşâ etmek üzereyiz.
Amacımız benzerlerinizi yerinize geçirmek ve hepinizi bilmediğiniz bir alemde yeniden diriltmektir.
(60-61) Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.
وَلَقَدۡ عَلِمۡتُمُ ٱلنَّشۡأَةَ ٱلۡأُولَىٰ فَلَوۡلَا تَذَكَّرُونَ ٦٢
Her hâlde ilk neş’eti biliyorsunuz, o hâlde düşünsenize.
İlk yaratılmayı bildiniz. Bunu düşünüp ders alsanıza!
Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O hâlde düşünseniz ya!
أَفَرَءَيۡتُم مَّا تَحۡرُثُونَ ٦٣
Şimdi gördünüz mü o ektiğiniz tohumu?
Ektiğiniz tohumu görüyor musunuz?
Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?!