بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّآ أَنشَأۡنَٰهُنَّ إِنشَآءٗ ٣٥

(34-35) Ve yükseltilmiş yataklardadırlar. Şüphe yok ki, Biz onları bir yaradılış ile yarattık.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَجَعَلۡنَٰهُنَّ أَبۡكَارًا ٣٦

(36-37) İşte onları bakireler kıldık. Kocalarına düşkün, hep bir yaşıt yaptık.

– Ömer Nasuhi Bilmen

عُرُبًا أَتۡرَابٗا ٣٧

(36-37) İşte onları bakireler kıldık. Kocalarına düşkün, hep bir yaşıt yaptık.

– Ömer Nasuhi Bilmen

لِّأَصۡحَٰبِ ٱلۡيَمِينِ ٣٨

(38-40) Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir). (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir. Ve sonrakilerden bir cemaattir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُلَّةٞ مِّنَ ٱلۡأَوَّلِينَ ٣٩

(38-40) Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir). (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir. Ve sonrakilerden bir cemaattir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَثُلَّةٞ مِّنَ ٱلۡأٓخِرِينَ ٤٠

(38-40) Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir). (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir. Ve sonrakilerden bir cemaattir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَأَصۡحَٰبُ ٱلشِّمَالِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلشِّمَالِ ٤١

(41-43) Ashâb-ı Şimal ise, ne? Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler. Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فِي سَمُومٖ وَحَمِيمٖ ٤٢

(41-43) Ashâb-ı Şimal ise, ne? Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler. Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَظِلّٖ مِّن يَحۡمُومٖ ٤٣

(41-43) Ashâb-ı Şimal ise, ne? Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler. Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler.

– Ömer Nasuhi Bilmen

لَّا بَارِدٖ وَلَا كَرِيمٍ ٤٤

(44-46) (O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü, şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَبۡلَ ذَٰلِكَ مُتۡرَفِينَ ٤٥

(44-46) (O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü, şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00