052 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَفَسِحۡرٌ هَٰذَآ أَمۡ أَنتُمۡ لَا تُبۡصِرُونَ ١٥

Bu da mı sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir büyü müdür bu, yoksa görmüyor musunuz?

– Seyyid Kutub

"Bu Kur'an mı bir büyü imiş, yoksa siz mi (gerçeği) göremiyormuşsunuz?"

– Diyanet İşleri

ٱصۡلَوۡهَا فَٱصۡبِرُوٓاْ أَوۡ لَا تَصۡبِرُواْ سَوَآءٌ عَلَيۡكُمۡۖ إِنَّمَا تُجۡزَوۡنَ مَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ١٦

Yaslanın ona bakalım, ister sabredin, ister etmeyin, artık hepsi bir, hep yaptıklarınızın cezâsını çekeceksiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Girin ona ister dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Anlattıklarımıza göre cezalandırılacaksınız.»

– Seyyid Kutub

"Girin oraya. İster dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Size ancak yapmakta olduğunuzun karşılığı veriliyor."

– Diyanet İşleri

إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي جَنَّٰتٖ وَنَعِيمٖ ١٧

Fakat korunan müttakīler cennetler, nimetler içinde

– Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'a karşı gelmekten sakınanlar da cennetlerde, nimet içindedirler.

– Seyyid Kutub

Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

– Diyanet İşleri

فَٰكِهِينَ بِمَآ ءَاتَىٰهُمۡ رَبُّهُمۡ وَوَقَىٰهُمۡ رَبُّهُمۡ عَذَابَ ٱلۡجَحِيمِ ١٨

Rablerinin kendilerine verdiği ile zevkyâb olmaktadırlar, Rableri korumuştur da onları o cahîm azâbından.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rabblerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerler. Rabbleri onları, cehennem azabından korumuştur.

– Seyyid Kutub

Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

– Diyanet İşleri

كُلُواْ وَٱشۡرَبُواْ هَنِيٓـَٔۢا بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ١٩

Yiyin için, âfiyetler olsun çalıştığınız için.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için!

– Seyyid Kutub

Onlara, "Dünya'da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için" denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir.

– Diyanet İşleri

مُتَّكِـِٔينَ عَلَىٰ سُرُرٖ مَّصۡفُوفَةٖۖ وَزَوَّجۡنَٰهُم بِحُورٍ عِينٖ ٢٠

Dayanarak, sıra sıra dizilmiş a‘lâ koltuklara, eş etmişizdir de kendilerine güzel iri gözlü hurileri.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak. Onları, iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.

– Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَٱتَّبَعَتۡهُمۡ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيمَٰنٍ أَلۡحَقۡنَا بِهِمۡ ذُرِّيَّتَهُمۡ وَمَآ أَلَتۡنَٰهُم مِّنۡ عَمَلِهِم مِّن شَيۡءٖۚ كُلُّ ٱمۡرِيِٕۭ بِمَا كَسَبَ رَهِينٞ ٢١

Ve iman edenleri ki zürriyetleri de iman ile arkalarından gelmiş, zürriyetlerini kendilerine ilhak etmişizdir, bununla beraber kendilerine amellerinden hiçbir şey eksiltmemişizdir, herkes kazancına bağlıdır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İnanan, soyları da inançta kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır.

– Seyyid Kutub

İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandığı karşılığında rehindir.

– Diyanet İşleri

وَأَمۡدَدۡنَٰهُم بِفَٰكِهَةٖ وَلَحۡمٖ مِّمَّا يَشۡتَهُونَ ٢٢

Bir de onlara bir meyve ve içlerinin çekeceği bir et yetiştirmekteyizdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz.

– Seyyid Kutub

Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.

– Diyanet İşleri

يَتَنَٰزَعُونَ فِيهَا كَأۡسٗا لَّا لَغۡوٞ فِيهَا وَلَا تَأۡثِيمٞ ٢٣

Orada bir peymâne çekiştirirler ki ne bir saçmalama vardır onda ne de bir günaha sokma.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Orada bir kadehi kapışırlar fakat onda ne saçmalama vardır, ne de günaha sokma.

– Seyyid Kutub

Orada, (içilince) boş söz söyletmeyen, günah işletmeyen dolu bir kadehi elden ele dolaştırırlar.

– Diyanet İşleri

۞ وَيَطُوفُ عَلَيۡهِمۡ غِلۡمَانٞ لَّهُمۡ كَأَنَّهُمۡ لُؤۡلُؤٞ مَّكۡنُونٞ ٢٤

Pırıl pırıl da üzerlerine döner kendilerine mahsus hizmetçiler, sanki sedeflerinde saklı inciler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sedefteki inciler gibi olan gençler yanlarında dolaşırlar.

– Seyyid Kutub

Hizmetlerine verilmiş, kabuğunda saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar.

– Diyanet İşleri

وَأَقۡبَلَ بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ يَتَسَآءَلُونَ ٢٥

Ve bazısı bazısına dönmüş soruşuyorlardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Cennettekiler birbirlerine dönüp sorarlar:

– Seyyid Kutub

Birbirlerine dönüp ("Ne iyilik yaptınız da bu nimetlere ulaştınız?" diye) sorarlar.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu