052 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَتَسِيرُ ٱلۡجِبَالُ سَيۡرٗا ١٠

dağlar da bir yürüyüş yürür.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dağlar bir yürüyüş yürür ki...

– Seyyid Kutub

Dağlar yürüdükçe yürür.

– Diyanet İşleri

فَوَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ١١

Vay artık o gün o yalan diyenlere.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün, yalanlayanların vay haline.

– Seyyid Kutub

İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay haline!

– Diyanet İşleri

ٱلَّذِينَ هُمۡ فِي خَوۡضٖ يَلۡعَبُونَ ١٢

Ki onlar daldıkları bir batakta oynayıp duruyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ki onlar o daldıkları batıl içinde oyalanıp duranlardır.

– Seyyid Kutub

İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay haline!

– Diyanet İşleri

يَوۡمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا ١٣

O gün ki cehenneme bir kakılış kakılacaklar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün şöyle denilerek cehennem ateşine itilirler:

– Seyyid Kutub

Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, "İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir" denilir.

– Diyanet İşleri

هَٰذِهِ ٱلنَّارُ ٱلَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ ١٤

“İşte” diye, “bu sizin o yalan deyip durduğunuz ateş”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

«İşte yalanlayıp durduğunuz cehennem budur!

– Seyyid Kutub

Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, "İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir" denilir.

– Diyanet İşleri

أَفَسِحۡرٌ هَٰذَآ أَمۡ أَنتُمۡ لَا تُبۡصِرُونَ ١٥

Bu da mı sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir büyü müdür bu, yoksa görmüyor musunuz?

– Seyyid Kutub

"Bu Kur'an mı bir büyü imiş, yoksa siz mi (gerçeği) göremiyormuşsunuz?"

– Diyanet İşleri

ٱصۡلَوۡهَا فَٱصۡبِرُوٓاْ أَوۡ لَا تَصۡبِرُواْ سَوَآءٌ عَلَيۡكُمۡۖ إِنَّمَا تُجۡزَوۡنَ مَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ١٦

Yaslanın ona bakalım, ister sabredin, ister etmeyin, artık hepsi bir, hep yaptıklarınızın cezâsını çekeceksiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Girin ona ister dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Anlattıklarımıza göre cezalandırılacaksınız.»

– Seyyid Kutub

"Girin oraya. İster dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Size ancak yapmakta olduğunuzun karşılığı veriliyor."

– Diyanet İşleri

إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي جَنَّٰتٖ وَنَعِيمٖ ١٧

Fakat korunan müttakīler cennetler, nimetler içinde

– Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'a karşı gelmekten sakınanlar da cennetlerde, nimet içindedirler.

– Seyyid Kutub

Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

– Diyanet İşleri

فَٰكِهِينَ بِمَآ ءَاتَىٰهُمۡ رَبُّهُمۡ وَوَقَىٰهُمۡ رَبُّهُمۡ عَذَابَ ٱلۡجَحِيمِ ١٨

Rablerinin kendilerine verdiği ile zevkyâb olmaktadırlar, Rableri korumuştur da onları o cahîm azâbından.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rabblerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerler. Rabbleri onları, cehennem azabından korumuştur.

– Seyyid Kutub

Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

– Diyanet İşleri

كُلُواْ وَٱشۡرَبُواْ هَنِيٓـَٔۢا بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ١٩

Yiyin için, âfiyetler olsun çalıştığınız için.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için!

– Seyyid Kutub

Onlara, "Dünya'da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için" denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir.

– Diyanet İşleri

مُتَّكِـِٔينَ عَلَىٰ سُرُرٖ مَّصۡفُوفَةٖۖ وَزَوَّجۡنَٰهُم بِحُورٍ عِينٖ ٢٠

Dayanarak, sıra sıra dizilmiş a‘lâ koltuklara, eş etmişizdir de kendilerine güzel iri gözlü hurileri.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak. Onları, iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu