بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَٱتَّقُواْ ٱلَّذِي خَلَقَكُمۡ وَٱلۡجِبِلَّةَ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٨٤

«Ve sizi ve sizden evvelki ümmetleri yaratandan korkun.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلۡمُسَحَّرِينَ ١٨٥

Dediler ki: «Şüphe yok, sen (iyice) büyülenmişlerdensin.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَمَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ ٱلۡكَٰذِبِينَ ١٨٦

«Ve sen bizim gibi bir insandan başka değilsin. Ve seni muhakkak yalancılardan zannediyoruz.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَأَسۡقِطۡ عَلَيۡنَا كِسَفٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ١٨٧

«Artık sen eğer sâdıklardan isen üzerimize gökten bir parça düşürüver.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

قَالَ رَبِّيٓ أَعۡلَمُ بِمَا تَعۡمَلُونَ ١٨٨

Dedi ki: «Rabbim yapar olduğunuza pek ziyâde alîmdir.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمۡ عَذَابُ يَوۡمِ ٱلظُّلَّةِۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٍ ١٨٩

Velhasıl O'nu tekzîp ettiler. Derken onları Zulle gününün azabı yakaladı. Şüphe yok ki o, pek büyük bir günün azabı olmuş idi.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ ١٩٠

Muhakkak ki, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki, onların ekserisi mü'min kimseler olmadı.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ١٩١

Ve şüphe yok ki, senin Rabbin elbette o, azîzdir, rahîmdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَإِنَّهُۥ لَتَنزِيلُ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ١٩٢

Ve şüphe yok ki, o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmiş olduğudur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلۡأَمِينُ ١٩٣

Onu Rûh-ül-Emîn indirdi.

– Ömer Nasuhi Bilmen

عَلَىٰ قَلۡبِكَ لِتَكُونَ مِنَ ٱلۡمُنذِرِينَ ١٩٤

Senin kalbin üzerine, tâ ki, sen korkutuculardan olasın.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00