026 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فِي جَنَّٰتٖ وَعُيُونٖ ١٤٧

O cennetler, pınarlar,

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bahçeler ve pınarlar arasında

– Seyyid Kutub

"Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?"

– Diyanet İşleri

وَزُرُوعٖ وَنَخۡلٖ طَلۡعُهَا هَضِيمٞ ١٤٨

latif talʿı sarkmış hurmalar, ekinler içinde.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ekinler ve olgun tomurcuklar hurmalar arasında

– Seyyid Kutub

"Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?"

– Diyanet İşleri

وَتَنۡحِتُونَ مِنَ ٱلۡجِبَالِ بُيُوتٗا فَٰرِهِينَ ١٤٩

Ki bir de dağlardan keyifli keyifli evler yontuyorsunuz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dağları maharetle oyup alımlı köşkler yapıyorsunuz?

– Seyyid Kutub

"Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz."

– Diyanet İşleri

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ١٥٠

Gelin Allah’tan korkun da bana itaat eyleyin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz.

– Seyyid Kutub

"Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

– Diyanet İşleri

وَلَا تُطِيعُوٓاْ أَمۡرَ ٱلۡمُسۡرِفِينَ ١٥١

İtaat etmeyin o müsrif kimselerin emrine ki

– Elmalılı Hamdi Yazır

Aranızdaki azıtmışların emirlerine uymayınız.

– Seyyid Kutub

"Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin."

– Diyanet İşleri

ٱلَّذِينَ يُفۡسِدُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا يُصۡلِحُونَ ١٥٢

yeryüzünü fesâda verirler de ıslah etmezler”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar yeryüzünde kargaşa çıkarırlar, hiçbir bozukluğu düzeltmezler.

– Seyyid Kutub

"Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin."

– Diyanet İşleri

قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلۡمُسَحَّرِينَ ١٥٣

“Sen” dediler, “çok büyülenmişlerdensin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Semudoğulları dediler ki; «Sen büyüye çarpılmış birisin.»

– Seyyid Kutub

Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin."

– Diyanet İşleri

مَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُنَا فَأۡتِ بِـَٔايَةٍ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ١٥٤

Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin? Haydi bir âyet getir eğer sâdıklardan isen”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sen sadece bizler gibi bir insansın. Eğer doğru söylüyorsan bize bir mucize göster.

– Seyyid Kutub

"Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir."

– Diyanet İşleri

قَالَ هَٰذِهِۦ نَاقَةٞ لَّهَا شِرۡبٞ وَلَكُمۡ شِرۡبُ يَوۡمٖ مَّعۡلُومٖ ١٥٥

“Ha” dedi, “işte bir nâka, ona bir şirb hakkı, size de mâlum bir günün şirb hakkı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İstediğiniz mucize işte şu dişi devedir. Su içme sırası bir gün onun ve belli bir günde sizindir.

– Seyyid Kutub

Salih, şöyle dedi: "İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır."

– Diyanet İşleri

وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوٓءٖ فَيَأۡخُذَكُمۡ عَذَابُ يَوۡمٍ عَظِيمٖ ١٥٦

Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ona bir kötülük dokundurmayınız. Yoksa Büyük Gün'ün azabına çarpılırsınız.'

– Seyyid Kutub

"Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar."

– Diyanet İşleri

فَعَقَرُوهَا فَأَصۡبَحُواْ نَٰدِمِينَ ١٥٧

Derken onu vurdular, fakat nâdim oldular.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Buna rağmen devenin ayaklarını keserek onu cansız yere devirdiler. Fakat hemen pişman oldular.

– Seyyid Kutub

Derken onu kestiler, fakat pişman oldular.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu