بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالَ وَمَا عِلۡمِي بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ ١١٢

(Nuh) «Benim onların ne yaptıklarına dair ne bilgim olabilir?

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

إِنۡ حِسَابُهُمۡ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّيۖ لَوۡ تَشۡعُرُونَ ١١٣

Sizin şuurunuz olsa onların hesabının ancak Rabbime ait olduğunu bilirdiniz.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَمَآ أَنَا۠ بِطَارِدِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ١١٤

Hem ben iman edenleri kovmaya me'mur değilim.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

إِنۡ أَنَا۠ إِلَّا نَذِيرٞ مُّبِينٞ ١١٥

Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.» dedi.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

قَالُواْ لَئِن لَّمۡ تَنتَهِ يَٰنُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡمَرۡجُومِينَ ١١٦

Dediler ki: «Ey Nuh, eğer vazgeçmezsen, kesinlikle taşlanmışlardan olacaksın!»

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوۡمِي كَذَّبُونِ ١١٧

(Nuh): «Ey Rabbim, anlaşıldı ki, kavmim beni yalanladılar.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَٱفۡتَحۡ بَيۡنِي وَبَيۡنَهُمۡ فَتۡحٗا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِيَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ١١٨

Artık benimle onların arasını nasıl ayırt edeceksen et de, beni ve beraberimdeki müminleri kurtar!» dedi.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَأَنجَيۡنَٰهُ وَمَن مَّعَهُۥ فِي ٱلۡفُلۡكِ ٱلۡمَشۡحُونِ ١١٩

Bunun üzerine Biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

ثُمَّ أَغۡرَقۡنَا بَعۡدُ ٱلۡبَاقِينَ ١٢٠

Sonra da arkasında kalanları boğuverdik.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ ١٢١

Şüphesiz bunda mutlak bir ibret vardır; öyle iken çoğu iman etmedi.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ١٢٢

Ve şüphesiz ki Rabbin, çok güçlü, çok merhametlidir.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00