بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ٱللَّهُ ٱلَّذِي خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٖ ثُمَّ ٱسۡتَوَىٰ عَلَى ٱلۡعَرۡشِۖ مَا لَكُم مِّن دُونِهِۦ مِن وَلِيّٖ وَلَا شَفِيعٍۚ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ ٤

Allah, o zâttır ki, gökleri ve yeri ve bunların aralarında bulunanları altı günde yaratmıştır, sonra da arş üzerine istiva buyurmuştur. Sizin için O'ndan başka bir velî ve bir şefaatci yoktur. Artık iyice düşünmez misiniz?

– Ömer Nasuhi Bilmen

يُدَبِّرُ ٱلۡأَمۡرَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ إِلَى ٱلۡأَرۡضِ ثُمَّ يَعۡرُجُ إِلَيۡهِ فِي يَوۡمٖ كَانَ مِقۡدَارُهُۥٓ أَلۡفَ سَنَةٖ مِّمَّا تَعُدُّونَ ٥

Bütün işleri gökten yere kadar tedbir eder. Sonra o (iş) O'na bir günde yükselir. Onun (günün) miktarı, sizin saydığınızdan bin yıl (kadar) bulunmuştur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ذَٰلِكَ عَٰلِمُ ٱلۡغَيۡبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ٦

İşte O'dur, görünmeyeni de görüneni de bilen, izzetli, merhametli olan.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ٱلَّذِيٓ أَحۡسَنَ كُلَّ شَيۡءٍ خَلَقَهُۥۖ وَبَدَأَ خَلۡقَ ٱلۡإِنسَٰنِ مِن طِينٖ ٧

O ki, yarattığı herşeyi güzel kıldı ve insanın yaradılışına çamurdan başladı.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُمَّ جَعَلَ نَسۡلَهُۥ مِن سُلَٰلَةٖ مِّن مَّآءٖ مَّهِينٖ ٨

Sonra onun zürriyetini bir nutfeden, hakîr (zayıf) bir sudan yaptı.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُمَّ سَوَّىٰهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِۦۖ وَجَعَلَ لَكُمُ ٱلسَّمۡعَ وَٱلۡأَبۡصَٰرَ وَٱلۡأَفۡـِٔدَةَۚ قَلِيلٗا مَّا تَشۡكُرُونَ ٩

Sonra onu düzeltti ve içerisine ruhundan üfürdü ve sizin için işitmeyi ve gözleri ve gönülleri yarattı. Pek az şükredersiniz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَقَالُوٓاْ أَءِذَا ضَلَلۡنَا فِي ٱلۡأَرۡضِ أَءِنَّا لَفِي خَلۡقٖ جَدِيدِۭۚ بَلۡ هُم بِلِقَآءِ رَبِّهِمۡ كَٰفِرُونَ ١٠

Ve dediler ki: «Biz yerde gaib olduğumuz zaman mı, muhakkak biz mi bir yeni yaradılışta bulunacağız?» Evet. Onlar Rablerine kavuşmayı inkar eden kimselerdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

۞ قُلۡ يَتَوَفَّىٰكُم مَّلَكُ ٱلۡمَوۡتِ ٱلَّذِي وُكِّلَ بِكُمۡ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمۡ تُرۡجَعُونَ ١١

De ki: «Size müvekkel olan ölüm meleği, sizin canınızı alacaktır. Sonra da Rabbinize döndürüleceksiniz.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَلَوۡ تَرَىٰٓ إِذِ ٱلۡمُجۡرِمُونَ نَاكِسُواْ رُءُوسِهِمۡ عِندَ رَبِّهِمۡ رَبَّنَآ أَبۡصَرۡنَا وَسَمِعۡنَا فَٱرۡجِعۡنَا نَعۡمَلۡ صَٰلِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ ١٢

Görecek olsan o vakit ki, günahkârlar Rablerinin huzurunda başlarını eğmiş oldukları halde, «Rabbimiz! Gördük ve işittik, artık bizi geri çevir. Biz sâlih amel işleyelim. Şüphe yok ki, biz kat'i sûrette inanmışlarız» (derler).

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَلَوۡ شِئۡنَا لَأٓتَيۡنَا كُلَّ نَفۡسٍ هُدَىٰهَا وَلَٰكِنۡ حَقَّ ٱلۡقَوۡلُ مِنِّي لَأَمۡلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ ٱلۡجِنَّةِ وَٱلنَّاسِ أَجۡمَعِينَ ١٣

Ve eğer dilemiş olsa idik her nefsi elbette hidâyete erdirirdik. Fakat elbette ki, «Cehennemi bütün cinlerden ve insanlardan dolduracağım» sözü Benden hak olmuştur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَذُوقُواْ بِمَا نَسِيتُمۡ لِقَآءَ يَوۡمِكُمۡ هَٰذَآ إِنَّا نَسِينَٰكُمۡۖ وَذُوقُواْ عَذَابَ ٱلۡخُلۡدِ بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ١٤

«Artık tadın, bu gününüze kavuşmayı unutmanız sebebiyle. İşte Biz de sizi unuttuk. Ve yapar olduğunuz şeyler yüzünden ebedî azabı tadın.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00