بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

دُحُورٗاۖ وَلَهُمۡ عَذَابٞ وَاصِبٌ ٩

(8-9) Onlar yüce meclisi dinleyemezler. Kovulmak için her taraftan sıkıya (ateşe, mermiye) tutulurlar. Onlara ayrılmaz bir azap vardır.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

إِلَّا مَنۡ خَطِفَ ٱلۡخَطۡفَةَ فَأَتۡبَعَهُۥ شِهَابٞ ثَاقِبٞ ١٠

Ancak bir çalıp çarpan (olursa), onunda peşine delip geçen bir ateş takılır.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَٱسۡتَفۡتِهِمۡ أَهُمۡ أَشَدُّ خَلۡقًا أَم مَّنۡ خَلَقۡنَآۚ إِنَّا خَلَقۡنَٰهُم مِّن طِينٖ لَّازِبِۭ ١١

Şimdi sor onlara: «Yaratılışça kendileri mi daha çetin, yoksa Bizim yarattıklarımız mı?» Biz kendilerini cıvık bir çamurdan yarattık.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

بَلۡ عَجِبۡتَ وَيَسۡخَرُونَ ١٢

Fakat sen hayrettesin, onlar ise alay ediyorlar.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَإِذَا ذُكِّرُواْ لَا يَذۡكُرُونَ ١٣

Uyarıldıklarında da düşünmüyorlar.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَإِذَا رَأَوۡاْ ءَايَةٗ يَسۡتَسۡخِرُونَ ١٤

Bir mucize gördükleri zaman da alaya alıyorlar.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَقَالُوٓاْ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا سِحۡرٞ مُّبِينٌ ١٥

Ve diyorlar ki: «Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ ١٦

Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman mı biz tekrar dirilecek mişiz?

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلۡأَوَّلُونَ ١٧

Önceki atalarımız da mı?»

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

قُلۡ نَعَمۡ وَأَنتُمۡ دَٰخِرُونَ ١٨

Deki: «Evet! Hem de çok aşağılanmış olarak!»

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَإِنَّمَا هِيَ زَجۡرَةٞ وَٰحِدَةٞ فَإِذَا هُمۡ يَنظُرُونَ ١٩

Çünkü o zorlu bir kumandadan ibarettir ki, hemen gözleri açılıverir.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00