بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
۞ ٱحۡشُرُواْ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ وَأَزۡوَٰجَهُمۡ وَمَا كَانُواْ يَعۡبُدُونَ ٢٢
Toplayın mahşere o zulmedenleri ve eşlerini ve Allah’tan başka taptıkları şeyleri.
Yüce Allah meleklerine emreder: «Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve taptıklarını
(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”
مِن دُونِ ٱللَّهِ فَٱهۡدُوهُمۡ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلۡجَحِيمِ ٢٣
Toplayın da götürün onları sırâta; cehennem köprüsüne doğru.
Allah'dan başka (taptıklarına) onlara cehennemin yolunu gösterin.
(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”
وَقِفُوهُمۡۖ إِنَّهُم مَّسۡـُٔولُونَ ٢٤
Ve tevkīf edin onları, çünkü sorguya çekilecekler.
Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.
(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”
مَا لَكُمۡ لَا تَنَاصَرُونَ ٢٥
Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz?
Şöyle sorulur: «Size ne oldu ki, birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?»
Onlara, “Ne diye yardımlaşmıyorsunuz?” denir.
بَلۡ هُمُ ٱلۡيَوۡمَ مُسۡتَسۡلِمُونَ ٢٦
Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır.
Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır.
Hayır, onlar bugün teslim olmuş kimselerdir.
وَأَقۡبَلَ بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ يَتَسَآءَلُونَ ٢٧
Ve bazısı bazısına dönmüş soruşuyorlardır:.
Onlardan kimi kimine yönelip birbirini mesul tutmaya kalkışırlar.
Birbirlerine yönelip sorarlar (çekişirler).
قَالُوٓاْ إِنَّكُمۡ كُنتُمۡ تَأۡتُونَنَا عَنِ ٱلۡيَمِينِ ٢٨
“Siz” diyorlardır, “bize sağdan gelir dururdunuz”.
«Doğrusu siz bize sağdan gelirdiniz» derler.
Şöyle derler: “Siz bize sağdan gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz.”
قَالُواْ بَل لَّمۡ تَكُونُواْ مُؤۡمِنِينَ ٢٩
“Yok” diyorlardır, “siz inanmamıştınız.
Onlar da şöyle derler: «Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz.»
Diğerleri de onlara şöyle derler: “Hayır, siz zaten mü’min kimseler değildiniz.”
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيۡكُم مِّن سُلۡطَٰنِۭۖ بَلۡ كُنتُمۡ قَوۡمٗا طَٰغِينَ ٣٠
Ve bizim size karşı cebredebilecek bir saltanatımız yoktu, fakat siz azmış bir kavim idiniz.
«Ve bizim size karşı bir hakimiyetimiz de yoktu. Bilakis siz azgınlar güruhu idiniz.»
“Bizim, sizin üzerinizde hiçbir hâkimiyetimiz yoktu. Hatta siz azgın bir kavimdiniz.”
فَحَقَّ عَلَيۡنَا قَوۡلُ رَبِّنَآۖ إِنَّا لَذَآئِقُونَ ٣١
Onun için üzerimize Rabbimizin kavli hak oldu, her hâlde hepimiz tadacağız”.
«Bu sebeple, Rabbimizin sözü hepimizin üzerine hak olmuştur. Şüphesiz azabı tadacağız.»
“Artık Rabbimizin sözü (azap) bizim hakkımızda gerçekleşti. Biz onu mutlaka tadacağız.”
فَأَغۡوَيۡنَٰكُمۡ إِنَّا كُنَّا غَٰوِينَ ٣٢
“Evet biz sizi kışkırttık, çünkü biz azgındık”.
«Çünkü biz sizi baştan çıkardık. Zira biz de azgın kimselerdik.»
“Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü biz de sapkın kimselerdik.”