بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

لَهُۥ دَعْوَةُ ٱلْحَقِّۖ وَٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِۦ لَا يَسْتَجِيبُونَ لَهُم بِشَىْءٍ إِلَّا كَبَٰسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى ٱلْمَآءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَٰلِغِهِۦۚ وَمَا دُعَآءُ ٱلْكَٰفِرِينَ إِلَّا فِى ضَلَٰلٍ ﴿١٤

Hak (olan) da'vet (ve düâ) ancak Onadır. Onu bırakıb çağırdıkları (düâ etdikleri putlar) ise kendilerine hiç bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan (adam) gibidir ki o, buna asla ulaşıcı değildir. Kâfirlerin düâsı sapıklık içinde kalmakdan başka (bir mahiyyetde) değildir.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR