027 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ لَهُمۡ سُوٓءُ ٱلۡعَذَابِ وَهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ هُمُ ٱلۡأَخۡسَرُونَ ٥

Bunlar o kimselerdir ki kendilerine azâbın kötüsü vardır ve bunlardır ki âhirette en çok hüsrâna düşenlerdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى ٱلۡقُرۡءَانَ مِن لَّدُنۡ حَكِيمٍ عَلِيمٍ ٦

Ve emin ol ki sen bu Kur’ân’a ilmine nihâyet olmayan bir Hakîm’in ledünnünden erdiriliyorsun.

– Elmalılı Hamdi Yazır

إِذۡ قَالَ مُوسَىٰ لِأَهۡلِهِۦٓ إِنِّيٓ ءَانَسۡتُ نَارٗا سَـَٔاتِيكُم مِّنۡهَا بِخَبَرٍ أَوۡ ءَاتِيكُم بِشِهَابٖ قَبَسٖ لَّعَلَّكُمۡ تَصۡطَلُونَ ٧

Hani bir vakit Mûsâ, ehline demişti: “Ben cidden bir ateş hissettim, ondan size bir haber getireceğim, yahut bir yalın şuʿle alıp geleceğim, gerek ki bir ocak yakar ısınırsınız”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَلَمَّا جَآءَهَا نُودِيَ أَنۢ بُورِكَ مَن فِي ٱلنَّارِ وَمَنۡ حَوۡلَهَا وَسُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ٨

Derken vaktâ ki ona vardı, şöyle nidâ olundu: “Haberin olsun mübarek kılınmıştır bu ateşteki kimse ve bunun havâlisindekiler ve Sübhândır O âlemlerin rabbi Allah.

– Elmalılı Hamdi Yazır

يَٰمُوسَىٰٓ إِنَّهُۥٓ أَنَا ٱللَّهُ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ ٩

Yâ Mûsâ! Hakikat bu: Benim o Azîz, Hakîm Allah.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَأَلۡقِ عَصَاكَۚ فَلَمَّا رَءَاهَا تَهۡتَزُّ كَأَنَّهَا جَآنّٞ وَلَّىٰ مُدۡبِرٗا وَلَمۡ يُعَقِّبۡۚ يَٰمُوسَىٰ لَا تَخَفۡ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ ٱلۡمُرۡسَلُونَ ١٠

Ve bırak asânı.” Derken onu çevik bir yılan gibi ihtizaz ediyor görüverince dönüp geri kaçtı ve arkasına bakmadı; “yâ Mûsâ, korkma, zira Benim korkmaz yanımda resul olanlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

إِلَّا مَن ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسۡنَۢا بَعۡدَ سُوٓءٖ فَإِنِّي غَفُورٞ رَّحِيمٞ ١١

Ancak zulmeden sonra da kötülüğün arkasından güzelliğe tebdil eyleyen başka, ona da Ben Gafûr, Rahîm’im.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَأَدۡخِلۡ يَدَكَ فِي جَيۡبِكَ تَخۡرُجۡ بَيۡضَآءَ مِنۡ غَيۡرِ سُوٓءٖۖ فِي تِسۡعِ ءَايَٰتٍ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَقَوۡمِهِۦٓۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمٗا فَٰسِقِينَ ١٢

Bir de elini koynuna sok çıksın bembeyaz hiçbir âfetsiz, dokuz âyet içinde, Firavun’a ve kavmine, çünkü onlar fâsık bir kavim oldular”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَلَمَّا جَآءَتۡهُمۡ ءَايَٰتُنَا مُبۡصِرَةٗ قَالُواْ هَٰذَا سِحۡرٞ مُّبِينٞ ١٣

Bu suretle âyetlerimiz hakikati gözlerine sokarak vardığı vakit onlara “bu apaçık bir sihir” dediler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَجَحَدُواْ بِهَا وَٱسۡتَيۡقَنَتۡهَآ أَنفُسُهُمۡ ظُلۡمٗا وَعُلُوّٗاۚ فَٱنظُرۡ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُفۡسِدِينَ ١٤

Ve nefisleri yakīn hâsıl ettiği hâlde mücerred zulm ü kibirden onlara cehûdluk ettiler, fakat bak o müfsidlerin âkıbeti nasıl oldu?

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا دَاوُۥدَ وَسُلَيۡمَٰنَ عِلۡمٗاۖ وَقَالَا ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِي فَضَّلَنَا عَلَىٰ كَثِيرٖ مِّنۡ عِبَادِهِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ١٥

Şânım hakkı için Dâvûd’a ve Süleyman’a bir ilim verdik, ikisi de “hamd o Allah’a ki” dediler, “bizi mü’min kullarından birçoğunun üzerine tafdil buyurdu”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu