بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَٱلنَّجۡمِ إِذَا هَوَىٰ ١

Yıldıza (Süreyya’ya) battığı zaman kasem olsun ki,

– Ali Fikri Yavuz

مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمۡ وَمَا غَوَىٰ ٢

Sapmadı doğru yoldan arkadaşınız (Hz. Peygamber), azıtmadı da; (haberiniz olsun, ey Kureyş halkı!)

– Ali Fikri Yavuz

وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلۡهَوَىٰٓ ٣

O hevadan (kendi nefsinden) söylemiyor.

– Ali Fikri Yavuz

إِنۡ هُوَ إِلَّا وَحۡيٞ يُوحَىٰ ٤

Kur’an sade bir vahiydir, ancak vahy olunur.

– Ali Fikri Yavuz

عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلۡقُوَىٰ ٥

O’na, kuvvetleri pek çok olan (Cebrâil) öğretti.

– Ali Fikri Yavuz

ذُو مِرَّةٖ فَٱسۡتَوَىٰ ٦

Öyle ki, görünüşü güzel olub hemen hakiki şekli üzere doğruldu;

– Ali Fikri Yavuz

وَهُوَ بِٱلۡأُفُقِ ٱلۡأَعۡلَىٰ ٧

Ve o (Cebrâil) yüksek ufukta idi.

– Ali Fikri Yavuz

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ ٨

Sonra (Cebrâil, Hz. Peygambere) yaklaştı da sarktı.

– Ali Fikri Yavuz

فَكَانَ قَابَ قَوۡسَيۡنِ أَوۡ أَدۡنَىٰ ٩

(Böylece Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahud daha az oldu.

– Ali Fikri Yavuz

فَأَوۡحَىٰٓ إِلَىٰ عَبۡدِهِۦ مَآ أَوۡحَىٰ ١٠

(Cebrâil) vahy etti Allah’ın kuluna vahy ettiğini!...

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00