بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَلِلَّهِۤ يَسۡجُدُۤ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ مِن دَآبَّةٖ وَٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ وَهُمۡ لَا يَسۡتَكۡبِرُونَ ٤٩
Göklerde ve yerde olan canlılarla Melekler, kibirlenmedikleri halde hep Allah’a secde ederler (*)
يَخَافُونَ رَبَّهُم مِّن فَوۡقِهِمۡ وَيَفۡعَلُونَ مَا يُؤۡمَرُونَ۩ ٥٠
Kendilerine hâkim olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları her şeyi (melekler) yaparlar.
۞ وَقَالَ ٱللَّهُ لَا تَتَّخِذُوٓاْ إِلَٰهَيۡنِ ٱثۡنَيۡنِۖ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞ فَإِيَّٰيَ فَٱرۡهَبُونِ ٥١
Allah da şöyle buyurdu: “- İki ilâh edinmeyin. O, ancak bir İlâh’dır; onun için yalnız benden korkun.”
وَلَهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَلَهُ ٱلدِّينُ وَاصِبًاۚ أَفَغَيۡرَ ٱللَّهِ تَتَّقُونَ ٥٢
Göklerde ve yerde her ne varsa, hepsi O’nundur. Din de daima Onundur, (itaat devamlı olarak ona mahsustur). Böyle iken, siz Allah’ın gayrinden mi korkuyorsunuz?
وَمَا بِكُم مِّن نِّعۡمَةٖ فَمِنَ ٱللَّهِۖ ثُمَّ إِذَا مَسَّكُمُ ٱلضُّرُّ فَإِلَيۡهِ تَجۡـَٔرُونَ ٥٣
Sizdeki her nimet Allah’dandır. Sonra size keder dokunduğu zaman da, hep ona yalvarır yakarırsınız.
ثُمَّ إِذَا كَشَفَ ٱلضُّرَّ عَنكُمۡ إِذَا فَرِيقٞ مِّنكُم بِرَبِّهِمۡ يُشۡرِكُونَ ٥٤
Sonra Allah, bu kederi sizden kaldırdığı zaman, bir de bakarsınız ki, içinizden bir topluluk Rablerine ortak koşuyorlar. (*) Dikkat! Secde âyetidir.
لِيَكۡفُرُواْ بِمَآ ءَاتَيۡنَٰهُمۡۚ فَتَمَتَّعُواْ فَسَوۡفَ تَعۡلَمُونَ ٥٥
Bunu, kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etmek için yaparlar. Şimdi zevk edip keyfinize bakın; fakat pek yakında (başınıza gelecek akıbeti) bileceksiniz.
وَيَجۡعَلُونَ لِمَا لَا يَعۡلَمُونَ نَصِيبٗا مِّمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡۗ تَٱللَّهِ لَتُسۡـَٔلُنَّ عَمَّا كُنتُمۡ تَفۡتَرُونَ ٥٦
Bir de müşrikler, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (hayvanat ve ekinlerden) tutuyorlar da, hiç bir şey bilmiyen putlara hisse ayırıyorlar. Allah’a yemin olsun ki, siz, bu yaptığınız iftiralardan (putlar ilâhımızdır ve onların da bir hissesi vardır sözünden) mutlaka sorumlu tutulacaksınız.
وَيَجۡعَلُونَ لِلَّهِ ٱلۡبَنَٰتِ سُبۡحَٰنَهُۥ وَلَهُم مَّا يَشۡتَهُونَ ٥٧
Hem Allah’a kızlar da isnad ediyorlar (Melekler Allah’ın kızlarıdır, diyorlar.) Haşâ, Allah bunlardan münezzehtir. Tuhaf şey! Halbuki kendilerinin istediği oğlan çocuktur.
وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُم بِٱلۡأُنثَىٰ ظَلَّ وَجۡهُهُۥ مُسۡوَدّٗا وَهُوَ كَظِيمٞ ٥٨
Onlardan birine, kız doğum haberi (bir kızın doğdu!) müjdelendiği zaman, öfkelenerek yüzü kararıyor.
يَتَوَٰرَىٰ مِنَ ٱلۡقَوۡمِ مِن سُوٓءِ مَا بُشِّرَ بِهِۦٓۚ أَيُمۡسِكُهُۥ عَلَىٰ هُونٍ أَمۡ يَدُسُّهُۥ فِي ٱلتُّرَابِۗ أَلَا سَآءَ مَا يَحۡكُمُونَ ٥٩
Verilen müjdenin bıraktığı kötü tesirle utanıp kavminden gizleniyor; acaba o çocuğu zillet ve horluğa katlanarak saklayacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak ki, hüküm verdikleri şeyler ne kötü!...