بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

سُبۡحَٰنَ ٱلَّذِيٓ أَسۡرَىٰ بِعَبۡدِهِۦ لَيۡلٗا مِّنَ ٱلۡمَسۡجِدِ ٱلۡحَرَامِ إِلَى ٱلۡمَسۡجِدِ ٱلۡأَقۡصَا ٱلَّذِي بَٰرَكۡنَا حَوۡلَهُۥ لِنُرِيَهُۥ مِنۡ ءَايَٰتِنَآۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡبَصِيرُ ١

Her türlü noksanlıktan münezzeh olan O Allah’dır ki, kulunu (Hz. Peygamber Aleyhisselâmı) gece Mescid-i Harâm’dan (Mekke’den alıp) o etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya kadar götürdü; ona, âyetlerimizden (kudretimize delâlet eden acaibliklerden) gösterelim diye yaptık. Hakikat bu: O Semî’dir = her şeyi işitir, Basîr’dir= her şeyi görür.

– Ali Fikri Yavuz

وَءَاتَيۡنَا مُوسَى ٱلۡكِتَٰبَ وَجَعَلۡنَٰهُ هُدٗى لِّبَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ أَلَّا تَتَّخِذُواْ مِن دُونِي وَكِيلٗا ٢

Mûsa’ya da kitap verdik ve benden başka bir vekil edinmeyin diye, onu İsraîloğulları için bir hidayet rehberi kıldık.

– Ali Fikri Yavuz

ذُرِّيَّةَ مَنۡ حَمَلۡنَا مَعَ نُوحٍۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَبۡدٗا شَكُورٗا ٣

Ey Nûh ile beraber gemiye yüklediğimiz kimselerin zürriyeti (Olan siz insanlar, bunu düşünün ve benden başka vekil edinmeyin), doğrusu bu ki, Nûh, çok şükreden bir kuldu.

– Ali Fikri Yavuz

وَقَضَيۡنَآ إِلَىٰ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ فِي ٱلۡكِتَٰبِ لَتُفۡسِدُنَّ فِي ٱلۡأَرۡضِ مَرَّتَيۡنِ وَلَتَعۡلُنَّ عُلُوّٗا كَبِيرٗا ٤

Biz, İsrâil Oğullarına Tevrat’da şunu vahyettik: Muhakkak siz, Şam arazisinde iki defa fesad çıkaracaksınız (iki peygamber öldüreceksiniz) ve muhakkak ki, çok büyük bir azgınlıkla taşacaksınız.

– Ali Fikri Yavuz

فَإِذَا جَآءَ وَعۡدُ أُولَىٰهُمَا بَعَثۡنَا عَلَيۡكُمۡ عِبَادٗا لَّنَآ أُوْلِي بَأۡسٖ شَدِيدٖ فَجَاسُواْ خِلَٰلَ ٱلدِّيَارِۚ وَكَانَ وَعۡدٗا مَّفۡعُولٗا ٥

Onlardan birinci fesadınızın ceza vakti gelince kuvvet ve şiddet sahibi olan kullarımızı üzerinize musallat ettik de (onlar sizi yakalayıp öldürmek veya esir etmek için) evlerin aralarına girip araştırdılar. Bu, yapılması kesinleşmiş bir vaad idi.

– Ali Fikri Yavuz

ثُمَّ رَدَدۡنَا لَكُمُ ٱلۡكَرَّةَ عَلَيۡهِمۡ وَأَمۡدَدۡنَٰكُم بِأَمۡوَٰلٖ وَبَنِينَ وَجَعَلۡنَٰكُمۡ أَكۡثَرَ نَفِيرًا ٦

(Tevbekâr olduktan) sonra sizi, tekrar o istilâcılar üzerine galip getirdik, size mallarla ve oğullarla imdad ettik. Cemiyyetinizi de (önceki topluluğunuzdan) daha fazla yaptık.

– Ali Fikri Yavuz

إِنۡ أَحۡسَنتُمۡ أَحۡسَنتُمۡ لِأَنفُسِكُمۡۖ وَإِنۡ أَسَأۡتُمۡ فَلَهَاۚ فَإِذَا جَآءَ وَعۡدُ ٱلۡأٓخِرَةِ لِيَسُـُٔواْ وُجُوهَكُمۡ وَلِيَدۡخُلُواْ ٱلۡمَسۡجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٖ وَلِيُتَبِّرُواْ مَا عَلَوۡاْ تَتۡبِيرًا ٧

Eğer iyilik ve güzellik işlerseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz; ve eğer kötülük ederseniz yine kendinize... Artık diğer fesadınızın ceza vaadî gelince de, (önceki düşmanlarınız size kötülük ederek kederinizden doğan) fenalık eserini yüzlerinize çıkarsınlar; birinci defa girdikleri (ve tahrip ettikleri) gibi, yine Beyt-i Makdis’e girsinler ve her istilâ ettikleri yeri mahvedip dursunlar diye, onları üzerinize musallat ettik.

– Ali Fikri Yavuz

عَسَىٰ رَبُّكُمۡ أَن يَرۡحَمَكُمۡۚ وَإِنۡ عُدتُّمۡ عُدۡنَاۚ وَجَعَلۡنَا جَهَنَّمَ لِلۡكَٰفِرِينَ حَصِيرًا ٨

Olur ki, bu ikinci azabdan sonra tevbe edersiniz de, Rabbiniz size merhamet eder; ve eğer tekrar fesada dönerseniz biz de (size ceza vermeye) döneriz. Biz, cehennem’i, kâfirlere bir zindan yaptık.

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّ هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانَ يَهۡدِي لِلَّتِي هِيَ أَقۡوَمُ وَيُبَشِّرُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ٱلَّذِينَ يَعۡمَلُونَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ أَنَّ لَهُمۡ أَجۡرٗا كَبِيرٗا ٩

Gerçekten bu Kur’ân, insanları en doğru yola iletir ve sâlih ameller işleyen müminlere de, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.

– Ali Fikri Yavuz

وَأَنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ أَعۡتَدۡنَا لَهُمۡ عَذَابًا أَلِيمٗا ١٠

Ahirete iman etmiyenlere de, acıklı bir azab hazırladığımızı haber verir.

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00