بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
إِن تَحۡرِصۡ عَلَىٰ هُدَىٰهُمۡ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهۡدِي مَن يُضِلُّۖ وَمَا لَهُم مِّن نَّٰصِرِينَ ٣٧
Sen onların doğru yolu bulmalarını aşırı derecede istesen de kesinlikle Allah, sapıklıkta bırakacağı kimseleri doğru yola eriştirmez; Onların yardımcıları da yoktur.
وَأَقۡسَمُواْ بِٱللَّهِ جَهۡدَ أَيۡمَٰنِهِمۡ لَا يَبۡعَثُ ٱللَّهُ مَن يَمُوتُۚ بَلَىٰ وَعۡدًا عَلَيۡهِ حَقّٗا وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ ٣٨
Onlar: «Allah, ölen kimseyi diriltmez.» diye olanca yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, dirilecektir, bu O'nun taahüt ettiği gerçek bir va'ddir; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
لِيُبَيِّنَ لَهُمُ ٱلَّذِي يَخۡتَلِفُونَ فِيهِ وَلِيَعۡلَمَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَنَّهُمۡ كَانُواْ كَٰذِبِينَ ٣٩
Allah, hakkında görüş ayrılığına düştükleri gerçeği kendilerine anlatması ve inkar edenlerin de kendilerinin yalancı olduklarını bilmeleri için, onları dirilecektir.
إِنَّمَا قَوۡلُنَا لِشَيۡءٍ إِذَآ أَرَدۡنَٰهُ أَن نَّقُولَ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ ٤٠
Bizim, herhangi birşey için sözümüz onu murat ettiğimiz zaman, yalnızca ona: «Ol!» dememizdir. O da hemen oluverir.
وَٱلَّذِينَ هَاجَرُواْ فِي ٱللَّهِ مِنۢ بَعۡدِ مَا ظُلِمُواْ لَنُبَوِّئَنَّهُمۡ فِي ٱلدُّنۡيَا حَسَنَةٗۖ وَلَأَجۡرُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَكۡبَرُۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ ٤١
Zulme uğradıktan sonra Allah uğrunda hicret edenlere gelince, kesinlikle onları dünyada güzelce yerleştireceğiz; ahiret mükafatı ise daha büyüktür, eğer bilseler.
ٱلَّذِينَ صَبَرُواْ وَعَلَىٰ رَبِّهِمۡ يَتَوَكَّلُونَ ٤٢
Onlar ki, sabretmişlerdir ve hep Rablerine dayanırlar.
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ إِلَّا رِجَالٗا نُّوحِيٓ إِلَيۡهِمۡۖ فَسۡـَٔلُوٓاْ أَهۡلَ ٱلذِّكۡرِ إِن كُنتُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ ٤٣
Senden önce de peygamberler olarak yalnızca kendilerine vahy vermekte olduğumuz erkekler gönderdik. Bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.
بِٱلۡبَيِّنَٰتِ وَٱلزُّبُرِۗ وَأَنزَلۡنَآ إِلَيۡكَ ٱلذِّكۡرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيۡهِمۡ وَلَعَلَّهُمۡ يَتَفَكَّرُونَ ٤٤
Onları açık mucizelerle ve kitaplarla göndermiştik. Sana da bu Kur'an'ı indirdik, insanlara kendilerine indirileni anlatasın diye. Belki düşünürler.
أَفَأَمِنَ ٱلَّذِينَ مَكَرُواْ ٱلسَّيِّـَٔاتِ أَن يَخۡسِفَ ٱللَّهُ بِهِمُ ٱلۡأَرۡضَ أَوۡ يَأۡتِيَهُمُ ٱلۡعَذَابُ مِنۡ حَيۡثُ لَا يَشۡعُرُونَ ٤٥
Yoksa o fenalıkları yapmak için tuzak kurup duranlar, Allah'ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden, hatır ve hayallerinden geçmeyen yönlerden kendilerine azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
أَوۡ يَأۡخُذَهُمۡ فِي تَقَلُّبِهِمۡ فَمَا هُم بِمُعۡجِزِينَ ٤٦
Ya da dönüp dolaşırlarken kendilerini yakalayamayacağından? Onlar Allah'ı aciz bırakacak değillerdir.
أَوۡ يَأۡخُذَهُمۡ عَلَىٰ تَخَوُّفٖ فَإِنَّ رَبَّكُمۡ لَرَءُوفٞ رَّحِيمٌ ٤٧
Veya kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte alıvermesinden? Demek ki, Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.