بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ لَا يَهۡدِيهِمُ ٱللَّهُ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٌ ١٠٤

Allah’ın âyetlerine iman etmiyenleri, muhakkak ki Allah hidayete erdirmez ve onlar için çok acıklı bir azab var...

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّمَا يَفۡتَرِي ٱلۡكَذِبَ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡكَٰذِبُونَ ١٠٥

Yalanı, ancak Allah’ın âyetlerine inanmıyanlar uydurur. İşte bunlar, asıl yalancı olanlardır.

– Ali Fikri Yavuz

مَن كَفَرَ بِٱللَّهِ مِنۢ بَعۡدِ إِيمَٰنِهِۦٓ إِلَّا مَنۡ أُكۡرِهَ وَقَلۡبُهُۥ مُطۡمَئِنُّۢ بِٱلۡإِيمَٰنِ وَلَٰكِن مَّن شَرَحَ بِٱلۡكُفۡرِ صَدۡرٗا فَعَلَيۡهِمۡ غَضَبٞ مِّنَ ٱللَّهِ وَلَهُمۡ عَذَابٌ عَظِيمٞ ١٠٦

Kalbi iman ile kararlaşmış olduğu halde, (küfür kelimesini söylemeye) cebredilenler (ve böylece yalnız dilleriyle söyliyenler) müstesna, kim Allah’a küfrederse, onlara şiddetli bir azab var; lâkin küfre bağrını açanlar üzerine Allah’dan bir gazab ve kendilerine çok büyük bir azab vardır.

– Ali Fikri Yavuz

ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ ٱسۡتَحَبُّواْ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا عَلَى ٱلۡأٓخِرَةِ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلۡكَٰفِرِينَ ١٠٧

Şundan dolayı ki, onlar, dünya hayatını ahiret üzerine tercih edip sevmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.

– Ali Fikri Yavuz

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ طَبَعَ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ وَسَمۡعِهِمۡ وَأَبۡصَٰرِهِمۡۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡغَٰفِلُونَ ١٠٨

Bunlar, o kimselerdir ki, Allah, kalblerini, kulaklarını, gözlerini mühürlemiştir. İşte bunlar, gafil olanlardır.

– Ali Fikri Yavuz

لَا جَرَمَ أَنَّهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ هُمُ ٱلۡخَٰسِرُونَ ١٠٩

Çaresiz onlar, ahirette perişan olup ziyana uğrayan kimselerdir.

– Ali Fikri Yavuz

ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُواْ مِنۢ بَعۡدِ مَا فُتِنُواْ ثُمَّ جَٰهَدُواْ وَصَبَرُوٓاْ إِنَّ رَبَّكَ مِنۢ بَعۡدِهَا لَغَفُورٞ رَّحِيمٞ ١١٠

Sonra muhakkak ki Rabbin, eziyyet edildikten sonra Mekke’den hicret edenlerin, arkasından da savaşanların ve sabredenlerin yardımcısıdır. Bundan sonra, şüphe yok ki Rabbin Gafûr’dur, Rahîm’dir.

– Ali Fikri Yavuz

۞ يَوۡمَ تَأۡتِي كُلُّ نَفۡسٖ تُجَٰدِلُ عَن نَّفۡسِهَا وَتُوَفَّىٰ كُلُّ نَفۡسٖ مَّا عَمِلَتۡ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ ١١١

O kıyamet günü, herkes nefsini kurtarmak için uğraşarak gelir ve herkese yaptığı işin karşılığı tamamiyle ödenir, hiç birine de zulüm yapılmaz.

– Ali Fikri Yavuz

وَضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلٗا قَرۡيَةٗ كَانَتۡ ءَامِنَةٗ مُّطۡمَئِنَّةٗ يَأۡتِيهَا رِزۡقُهَا رَغَدٗا مِّن كُلِّ مَكَانٖ فَكَفَرَتۡ بِأَنۡعُمِ ٱللَّهِ فَأَذَٰقَهَا ٱللَّهُ لِبَاسَ ٱلۡجُوعِ وَٱلۡخَوۡفِ بِمَا كَانُواْ يَصۡنَعُونَ ١١٢

Allah bir şehri misal (ibret örneği) yapıyor ki, o şehir emniyet ve huzur içinde bulunuyordu; oraya her yerden bol bol rızkı geliyordu. Nihayet o şehir (halkı) Allah’ın nimetlerine nankörlük etti. Allah da o şehir halkına, yaptıkları işler yüzünden açlık ve korku elbisesini taddırdı (açlık ve korkuyu hissettiler).

– Ali Fikri Yavuz

وَلَقَدۡ جَآءَهُمۡ رَسُولٞ مِّنۡهُمۡ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ ٱلۡعَذَابُ وَهُمۡ ظَٰلِمُونَ ١١٣

Yemin olsun ki, Peygamberi inkâr eden o nankörlere içlerinden bir Rasûl geldi de onu yalanladılar. Zulüm yaparlarken azab da kendilerini yakalayıverdi. (Bu azab, müşriklerin Bedir felâketidir).

– Ali Fikri Yavuz

فَكُلُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ حَلَٰلٗا طَيِّبٗا وَٱشۡكُرُواْ نِعۡمَتَ ٱللَّهِ إِن كُنتُمۡ إِيَّاهُ تَعۡبُدُونَ ١١٤

Artık Allah’ın size rızık verdiği şeylerden helâl ve pâk olarak yeyin de Allah’ın nimetine şükredin; eğer O’na ibadet edecekseniz...

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00