بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
عَيۡنٗا يَشۡرَبُ بِهَا ٱلۡمُقَرَّبُونَ ٢٨
bir çeşme ki mukarrebîn onunla içerler.
Yakınlaştırılmış olanların kendisinden içtiği kaynaktan.
Bir pınar ki, Allah'a yakın olanlar ondan içerler.
إِنَّ ٱلَّذِينَ أَجۡرَمُواْ كَانُواْ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ يَضۡحَكُونَ ٢٩
Evet, o cürüm işleyenler iman edenlere gülüyorlardı
Suçlular, şüphesiz inanmış olanlara gülerlerdi.
Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı.
وَإِذَا مَرُّواْ بِهِمۡ يَتَغَامَزُونَ ٣٠
ve onlara uğradıkları zaman birbirlerine göz kırpıyorlardı
Yanlarından geçtikleri zaman da birbirlerine göz kırparlardı.
Mü'minler yanlarından geçtiğinde birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı.
وَإِذَا ٱنقَلَبُوٓاْ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِمُ ٱنقَلَبُواْ فَكِهِينَ ٣١
ve evlerine döndükleri zaman zevklenerek dönüyorlardı
Ailelerinin yanına döndükleri zaman da eğlenmeye başlarlardı.
Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı.
وَإِذَا رَأَوۡهُمۡ قَالُوٓاْ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَضَآلُّونَ ٣٢
ve onları gördükleri vakit “ha, işte bunlar sapıklar!” diyorlardı.
İnananları gördüklerinde «Bunlar sapıklardır» derlerdi.
Mü'minleri gördükleri vakit, "Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir" diyorlardı.
وَمَآ أُرۡسِلُواْ عَلَيۡهِمۡ حَٰفِظِينَ ٣٣
Hâlbuki üzerlerine gözcü gönderilmemişlerdi.
Oysa kendileri, onların üzerine bekçi olarak gönderilmemişlerdi.
Halbuki onlar, mü'minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.
فَٱلۡيَوۡمَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مِنَ ٱلۡكُفَّارِ يَضۡحَكُونَ ٣٤
İşte bugün de iman edenler kâfirlere gülecekler.
İşte bugün de inananlar kafirlere gülerler.
İşte bugün de mü'minler kâfirlere gülerler.
عَلَى ٱلۡأَرَآئِكِ يَنظُرُونَ ٣٥
Erîkeler üzerinde nazar edecekler.
Tahtlar üzerinde kurulup bakarlar;
Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler.
هَلۡ ثُوِّبَ ٱلۡكُفَّارُ مَا كَانُواْ يَفۡعَلُونَ ٣٦
Nasıl, kâfirler ettiklerinin cezâsını buldular mı?
Kafirler, yaptıklarının cezasını gördüler mi? diye.
Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı!?