083 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

عَلَى ٱلۡأَرَآئِكِ يَنظُرُونَ ٢٣

Koltuklar üzerinde (neşe ile etrafı) seyrederler.

– Ali Fikri Yavuz

تَعۡرِفُ فِي وُجُوهِهِمۡ نَضۡرَةَ ٱلنَّعِيمِ ٢٤

Öyle ki, nimetlenmelerinin zevkini yüzlerinden tanırsın.

– Ali Fikri Yavuz

يُسۡقَوۡنَ مِن رَّحِيقٖ مَّخۡتُومٍ ٢٥

Onlara (el değmemiş) mühürlü, saf bir şarabdan içirilir.

– Ali Fikri Yavuz

خِتَٰمُهُۥ مِسۡكٞۚ وَفِي ذَٰلِكَ فَلۡيَتَنَافَسِ ٱلۡمُتَنَٰفِسُونَ ٢٦

Onun, (içinde şarab bulunan kabın) mühürü misktir. Artık imrensin imrenecekler...

– Ali Fikri Yavuz

وَمِزَاجُهُۥ مِن تَسۡنِيمٍ ٢٧

O şarabın katığı Tesnim’dendir = kıymeti yüksek bir maddedendir.

– Ali Fikri Yavuz

عَيۡنٗا يَشۡرَبُ بِهَا ٱلۡمُقَرَّبُونَ ٢٨

O Tesnim bir gözedir ki, mukarreb derecesinde olanlar, sırf (katıksız) ondan içerler.

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّ ٱلَّذِينَ أَجۡرَمُواْ كَانُواْ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ يَضۡحَكُونَ ٢٩

Doğrusu o günahkar müşrikler, iman edenlere gülüyorlardı.

– Ali Fikri Yavuz

وَإِذَا مَرُّواْ بِهِمۡ يَتَغَامَزُونَ ٣٠

Müminler, o kafirlerin yanlarından geçtiklerinde, birbirlerine işaret yaparak (müminleri) ayıblıyorlardı.

– Ali Fikri Yavuz

وَإِذَا ٱنقَلَبُوٓاْ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِمُ ٱنقَلَبُواْ فَكِهِينَ ٣١

Evlerine (ailelerine) döndükleri zaman, zevk duyarak dönüyorlardı.

– Ali Fikri Yavuz

وَإِذَا رَأَوۡهُمۡ قَالُوٓاْ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَضَآلُّونَ ٣٢

Müminleri gördükleri vakit: “- İşte bunlar sapıklardır.” diyorlardı.

– Ali Fikri Yavuz

وَمَآ أُرۡسِلُواْ عَلَيۡهِمۡ حَٰفِظِينَ ٣٣

Halbuki, üzerlerine gözcü gönderilmemişlerdi.

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu