بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
إِلَّا ٱلۡمُصَلِّينَ ٢٢
Müstesnâ ancak o musallîler
Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır.
Ancak, namaz kılanlar başka.
ٱلَّذِينَ هُمۡ عَلَىٰ صَلَاتِهِمۡ دَآئِمُونَ ٢٣
onlar ki namazlarına müdâvimdirler.
Onlar ki: Namazlarını sürekli kılarlar aksatmazlar.
Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir.
وَٱلَّذِينَ فِيٓ أَمۡوَٰلِهِمۡ حَقّٞ مَّعۡلُومٞ ٢٤
Ve onlar ki mallarında vardır bir hakk-ı mâlum.
Mallarında belli bir hisse vardır.
Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.
لِّلسَّآئِلِ وَٱلۡمَحۡرُومِ ٢٥
Hem sâil için hem mahrum.
Saile ve mahruma.
Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.
وَٱلَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوۡمِ ٱلدِّينِ ٢٦
Ve onlar ki din gününü (cezâ gününü) tasdik ederler.
Ceza gününü tasdik ederler.
Onlar ceza gününü tasdik eden kimselerdir.
وَٱلَّذِينَ هُم مِّنۡ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشۡفِقُونَ ٢٧
Ve onlar ki Rablerinin azâbından korkarlar.
Rabblerinin azabından korkarlar.
Onlar, Rablerinin azabından korkan kimselerdir.
إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمۡ غَيۡرُ مَأۡمُونٖ ٢٨
Çünkü Rablerinin azâbından emin olunmaz.
Çünkü Rabblerinin azabına güven olmaz.
Çünkü, Rablerinin azabından emin olunamaz.
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِفُرُوجِهِمۡ حَٰفِظُونَ ٢٩
Ve onlar ki apışlarını korurlar
Irzlarını korurlar.
Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir.
إِلَّا عَلَىٰٓ أَزۡوَٰجِهِمۡ أَوۡ مَا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُهُمۡ فَإِنَّهُمۡ غَيۡرُ مَلُومِينَ ٣٠
ancak zevcelerine veya milk-i yemînlerine başka, çünkü bunda levm olunmazlar.
Yalnız eşlerine ya da ellerinin altında bulunan cariyelere karşı korumazlar. Bundan ötürü de onlar kınanmazlar.
Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar.
فَمَنِ ٱبۡتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡعَادُونَ ٣١
Fakat ondan ötesini arayanlar, işte onlar haddi aşan haşarılardır.
Ama kim bundan ötesini ararsa, onlar sınırı aşanlardır.
Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir.
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِأَمَٰنَٰتِهِمۡ وَعَهۡدِهِمۡ رَٰعُونَ ٣٢
Ve onlar ki emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler.
Emanetlerini ve ahidlerini gözetirler.
Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir.