بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

كـَلَّآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلتَّرَاقِيَ ٢٦

(25-26) Sanır ki, ona arka kemiklerini kıracak bir muamele yapılacaktır. Hayır hayır... Vaktâ ki (can) boyun halkasının kemiklerine kavuşur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَقِيلَ مَنۡۜ رَاقٖ ٢٧

Ve denilmiş olur ki: «Tedavi edebilecek kim var?»

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَظَنَّ أَنَّهُ ٱلۡفِرَاقُ ٢٨

Ve onun şüphesiz bir ayrılış olduğunu sanmış bulunacaktır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَٱلۡتَفَّتِ ٱلسَّاقُ بِٱلسَّاقِ ٢٩

(29-30) Ve bacak da bacağa dolaşmış olacaktır. O günde sevk olunmak yalnız Rabbinedir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِلَىٰ رَبِّكَ يَوۡمَئِذٍ ٱلۡمَسَاقُ ٣٠

(29-30) Ve bacak da bacağa dolaşmış olacaktır. O günde sevk olunmak yalnız Rabbinedir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ ٣١

(31-32) Fakat ne tasdik etti ve ne de namaz kıldı. Velâkin tekzîp etti ve yüz çevirdi.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَلَٰكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ ٣٢

(31-32) Fakat ne tasdik etti ve ne de namaz kıldı. Velâkin tekzîp etti ve yüz çevirdi.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِۦ يَتَمَطَّىٰٓ ٣٣

Sonra da ailesinin yanına böbürlene böbürlene gitti.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَوۡلَىٰ لَكَ فَأَوۡلَىٰ ٣٤

Vay sana! Vay sana!

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُمَّ أَوۡلَىٰ لَكَ فَأَوۡلَىٰٓ ٣٥

(35-36) Sonra yine vay sana! Vay sana. İnsan sanır mı ki, başıboş bırakılacaktır?

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَيَحۡسَبُ ٱلۡإِنسَٰنُ أَن يُتۡرَكَ سُدًى ٣٦

(35-36) Sonra yine vay sana! Vay sana. İnsan sanır mı ki, başıboş bırakılacaktır?

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00