018 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ بَيۡنَ ٱلسَّدَّيۡنِ وَجَدَ مِن دُونِهِمَا قَوۡمٗا لَّا يَكَادُونَ يَفۡقَهُونَ قَوۡلٗا ٩٣

Tâ iki sed arasına vardığı vakit önlerinde bir kavim buldu ki hemen hemen söz anlayacak bir hâlde değil gibi idiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

قَالُواْ يَٰذَا ٱلۡقَرۡنَيۡنِ إِنَّ يَأۡجُوجَ وَمَأۡجُوجَ مُفۡسِدُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَهَلۡ نَجۡعَلُ لَكَ خَرۡجًا عَلَىٰٓ أَن تَجۡعَلَ بَيۡنَنَا وَبَيۡنَهُمۡ سَدّٗا ٩٤

Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Haberin olsun Ye’cûc ile Me’cûc bu arzda fesad yapıp duruyorlar, onun için onlarla bizim aramıza bir sed yapman şartıyla sana biz bir harc versek olur mu?”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

قَالَ مَا مَكَّنِّي فِيهِ رَبِّي خَيۡرٞ فَأَعِينُونِي بِقُوَّةٍ أَجۡعَلۡ بَيۡنَكُمۡ وَبَيۡنَهُمۡ رَدۡمًا ٩٥

Dedi ki: “Rabbimin beni içinde bulundurduğu iktidar çok hayırlıdır, haydin siz bana kuvvet ile yardım edin de ben onlarla sizin aranıza bir redim yapayım.

– Elmalılı Hamdi Yazır

ءَاتُونِي زُبَرَ ٱلۡحَدِيدِۖ حَتَّىٰٓ إِذَا سَاوَىٰ بَيۡنَ ٱلصَّدَفَيۡنِ قَالَ ٱنفُخُواْۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَعَلَهُۥ نَارٗا قَالَ ءَاتُونِيٓ أُفۡرِغۡ عَلَيۡهِ قِطۡرٗا ٩٦

Bana demir kütleleri getirin”, tam iki ucu denkleştirdiği vakit “körükleyin” dedi. Tam onu bir ateş hâline koyduğu vakit “getirin bana” dedi, “üzerine erimiş bakır dökeyim”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَمَا ٱسۡطَٰعُوٓاْ أَن يَظۡهَرُوهُ وَمَا ٱسۡتَطَٰعُواْ لَهُۥ نَقۡبٗا ٩٧

Artık onu ne aşabildiler ne de delebildiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

قَالَ هَٰذَا رَحۡمَةٞ مِّن رَّبِّيۖ فَإِذَا جَآءَ وَعۡدُ رَبِّي جَعَلَهُۥ دَكَّآءَۖ وَكَانَ وَعۡدُ رَبِّي حَقّٗا ٩٨

“Bu” dedi, “Rabbimden bir rahmettir, Rabbimin vaadi geldiği vakit de onu dümdüz edecektir, Rabbimin vaadi de hak oldu”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

۞ وَتَرَكۡنَا بَعۡضَهُمۡ يَوۡمَئِذٖ يَمُوجُ فِي بَعۡضٖۖ وَنُفِخَ فِي ٱلصُّورِ فَجَمَعۡنَٰهُمۡ جَمۡعٗا ٩٩

Ve o gün onları bırakıvermişizdir, bir kısmı diğerinin içinde dalgalanıyorlar. Sûr’a da üfürülmüştür, artık hepsini toplamış da toplamışızdır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَعَرَضۡنَا جَهَنَّمَ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡكَٰفِرِينَ عَرۡضًا ١٠٠

Ve cehennemi o gün kâfirlere bir gösteriş göstermişizdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

ٱلَّذِينَ كَانَتۡ أَعۡيُنُهُمۡ فِي غِطَآءٍ عَن ذِكۡرِي وَكَانُواْ لَا يَسۡتَطِيعُونَ سَمۡعًا ١٠١

Onlar ki Beni ihtar eden âyetlerimden gözleri bir gıtâ’ içinde idi, işitmeye de tahammül edemiyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

أَفَحَسِبَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَن يَتَّخِذُواْ عِبَادِي مِن دُونِيٓ أَوۡلِيَآءَۚ إِنَّآ أَعۡتَدۡنَا جَهَنَّمَ لِلۡكَٰفِرِينَ نُزُلٗا ١٠٢

Ya o kâfirler Beni bırakıp da kullarımı kendilerine mevlâ ittihaz edeceklerini mi zannettiler? Biz cehennemi o kâfirler için bir konukluk hazırladık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

قُلۡ هَلۡ نُنَبِّئُكُم بِٱلۡأَخۡسَرِينَ أَعۡمَٰلًا ١٠٣

“Size” de, “amelleri en ziyade hüsrâna gidenleri haber vereyim mi?”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu