بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَقُلِ ٱلْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْۖ فَمَن شَآءَ فَلْيُؤْمِن وَمَن شَآءَ فَلْيَكْفُرْۚ إِنَّآ أَعْتَدْنَا لِلظَّٰلِمِينَ نَارًا أَحَاطَ بِهِمْ سُرَادِقُهَاۚ وَإِن يَسْتَغِيثُواْ يُغَاثُواْ بِمَآءٍ كَٱلْمُهْلِ يَشْوِى ٱلْوُجُوهَۚ بِئْسَ ٱلشَّرَابُ وَسَآءَتْ مُرْتَفَقًا ﴿٢٩

De ki: «O (Kur'an) Rabbimizden (gelen bir) hakdır. Artık dileyen îman etsin, dileyen gâvur olsun. Hakıykat biz, zaalimlere öyle bir ateş hazırladık ki (etrafını saran) dıvar (lar) ı çepçevre kendilerini kuşatmış (kuşatacak) dır. Eğer onlar (susuzlukdan) feryâd ve istimdâd ederlerse (kaynamış ve) kalın bir mâyi'a benzeyen, yüzleri kavuran bir su ile imdâd olunacaklardır. O, ne fena içecekdir! (O ateş) ne kötü bir dayanakdır!

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR