بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَذُوقُواْ عَذَابِي وَنُذُرِ ٣٩

Tadın bakalım azabımı ve uyarılarımı!

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَلَقَدۡ يَسَّرۡنَا ٱلۡقُرۡءَانَ لِلذِّكۡرِ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ ٤٠

Andolsun ki, Kur'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen mi var?

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَلَقَدۡ جَآءَ ءَالَ فِرۡعَوۡنَ ٱلنُّذُرُ ٤١

Andolsun ki, Firavun'un ailesine de uyarıcı peygamberler geldi.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذۡنَٰهُمۡ أَخۡذَ عَزِيزٖ مُّقۡتَدِرٍ ٤٢

Ayetlerimizin hepsini yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü birine yaraşır bir tutuşla alıverdik.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

أَكُفَّارُكُمۡ خَيۡرٞ مِّنۡ أُوْلَٰٓئِكُمۡ أَمۡ لَكُم بَرَآءَةٞ فِي ٱلزُّبُرِ ٤٣

Sizin kafirleriniz onlardan hayırlı mı? Yoksa (önceki) kitaplarda sizin için bir beraat (kararı) mı var?

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

أَمۡ يَقُولُونَ نَحۡنُ جَمِيعٞ مُّنتَصِرٞ ٤٤

Yoksa: «Biz yardımlaşan bir topluluğuz.» mu diyorlar?

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

سَيُهۡزَمُ ٱلۡجَمۡعُ وَيُوَلُّونَ ٱلدُّبُرَ ٤٥

Her halde o topluluk bozulacak ve arkalarını dönüp gidecekler.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

بَلِ ٱلسَّاعَةُ مَوۡعِدُهُمۡ وَٱلسَّاعَةُ أَدۡهَىٰ وَأَمَرُّ ٤٦

Daha doğrusu onların asıl buluşma zamanları kıyamettir. Kıyamet ise daha acı ve daha bela ve beterdir.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

إِنَّ ٱلۡمُجۡرِمِينَ فِي ضَلَٰلٖ وَسُعُرٖ ٤٧

Muhakkak ki, suçlular şaşkınlık ve çılgınlıklar içindedirler.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

يَوۡمَ يُسۡحَبُونَ فِي ٱلنَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمۡ ذُوقُواْ مَسَّ سَقَرَ ٤٨

O gün yüz üstü ateşe sürüklenecekler! «Tadın neymiş cehennemin dokunuşu!» diye.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

إِنَّا كُلَّ شَيۡءٍ خَلَقۡنَٰهُ بِقَدَرٖ ٤٩

Haberiniz olsun ki, Biz her şeyi bir kaderle yaratmışızdır.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00