بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنِّي مَغۡلُوبٞ فَٱنتَصِرۡ ١٠

O da sonunda Rabbine dua etti: «Ben yenik düştüm, bana yardım et!» dedi.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَفَتَحۡنَآ أَبۡوَٰبَ ٱلسَّمَآءِ بِمَآءٖ مُّنۡهَمِرٖ ١١

Bunun üzerine göğün kapılarını şakır şakır dökülen bir su ile açtık.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَفَجَّرۡنَا ٱلۡأَرۡضَ عُيُونٗا فَٱلۡتَقَى ٱلۡمَآءُ عَلَىٰٓ أَمۡرٖ قَدۡ قُدِرَ ١٢

Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık, derken sular önceden takdir edilmiş bir iş için birleşti.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَحَمَلۡنَٰهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلۡوَٰحٖ وَدُسُرٖ ١٣

Ve onu elvahlı ve kenetli (tahta ve çivilerden yapılı) bir gemi üzerinde taşıdık,

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

تَجۡرِي بِأَعۡيُنِنَا جَزَآءٗ لِّمَن كَانَ كُفِرَ ١٤

gözetimimiz altında yürüyüp yol alıyordu, inkar ve nankörlüğe uğramış kimseye mükafat olmak üzere.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَلَقَد تَّرَكۡنَٰهَآ ءَايَةٗ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ ١٥

Andolsun ki, o gemiyi bir ibret olarak bıraktık. Fakat düşünen mi var ki,

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَكَيۡفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ١٦

azabım ve uyarılarım nasılmış!

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَلَقَدۡ يَسَّرۡنَا ٱلۡقُرۡءَانَ لِلذِّكۡرِ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ ١٧

Andolsun ki, Kur'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var?

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

كَذَّبَتۡ عَادٞ فَكَيۡفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ١٨

Ad kavmi de yalanladı, azabım ve uyarılarım nasıl oldu?

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

إِنَّآ أَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ رِيحٗا صَرۡصَرٗا فِي يَوۡمِ نَحۡسٖ مُّسۡتَمِرّٖ ١٩

Çünkü üzerlerine uğursuzluğu devam eden bir günde dondurucu bir rüzgar salıverdik.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

تَنزِعُ ٱلنَّاسَ كَأَنَّهُمۡ أَعۡجَازُ نَخۡلٖ مُّنقَعِرٖ ٢٠

İnsanları, kökünden devrilen hurma kütükleri gibi yoluyordu.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00