بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قَالُواْ يَٰوَيۡلَنَآ إِنَّا كُنَّا طَٰغِينَ ٣١
“Yazıklar olsun bizlere, bizler doğrusu azgınlarmışız.
Nihayet şöyle dediler: «Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kimselermişiz.»
Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!”
عَسَىٰ رَبُّنَآ أَن يُبۡدِلَنَا خَيۡرٗا مِّنۡهَآ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا رَٰغِبُونَ ٣٢
Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını vere, her hâlde biz bütün rağbetimizi Rabbimize çeviriyoruz”.
Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir; doğrusu artık, Rabbimizden dilemekteyiz.
“Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.”
كَذَٰلِكَ ٱلۡعَذَابُۖ وَلَعَذَابُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَكۡبَرُۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ ٣٣
İşte böyledir azab, ve elbette âhiret azâbı daha büyüktür, fakat bilselerdi.
İşte azab böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi.
İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi!
إِنَّ لِلۡمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمۡ جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ ٣٤
Şüphesiz ki korunan müttakīler içindir Rablerinin indinde na‘îm cennetleri.
Muttakiler içinde Rabbleri katında nimet bahçeleri vardır.
Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında Naîm cennetleri vardır.
أَفَنَجۡعَلُ ٱلۡمُسۡلِمِينَ كَٱلۡمُجۡرِمِينَ ٣٥
Ya artık, müslimleri mücrimler gibi kılar mıyız?
Öyle ya biz Müslümanları o günahkarlarla bir tutar mıyız hiç?
Biz müslümanları suçlular gibi kılar mıyız?
مَا لَكُمۡ كَيۡفَ تَحۡكُمُونَ ٣٦
Neniz var? Nasıl hükmediyorsunuz?
Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?
Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
أَمۡ لَكُمۡ كِتَٰبٞ فِيهِ تَدۡرُسُونَ ٣٧
Yoksa size mahsus bir kitap var da onda şu dersi mi okuyorsunuz:
Yoksa bir kitabınız var da ondan mı bu hükümleri okuyorsunuz?
Yoksa size ait bir kitabınız var da (bu batıl hükümleri) ondan mı okuyorsunuz?
إِنَّ لَكُمۡ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ ٣٨
Siz âlemde her neyi ihtiyar ederseniz o her hâlde sizin olacak diye?
Onda beğendiğiniz her şeyi mi buluyorsunuz?
Onda, “Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir” (diye mi yazılı?)
أَمۡ لَكُمۡ أَيۡمَٰنٌ عَلَيۡنَا بَٰلِغَةٌ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلۡقِيَٰمَةِ إِنَّ لَكُمۡ لَمَا تَحۡكُمُونَ ٣٩
Yoksa size karşı üzerimizde kıyamet gününe kadar sürecek yeminler, taahhüdler mi var siz her ne hükmederseniz her hâlde öyle olacak diye?
Yoksa «İstediğiniz gibi hükmedebilirsiniz» diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin sözler mi aldınız?
سَلۡهُمۡ أَيُّهُم بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ ٤٠
Sor bakalım onlara içlerinden ona kefil hangisi?
Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak?
Sor onlara: “Onların hangisi bu (iddianın doğruluğu)na kefildir?”
أَمۡ لَهُمۡ شُرَكَآءُ فَلۡيَأۡتُواْ بِشُرَكَآئِهِمۡ إِن كَانُواْ صَٰدِقِينَ ٤١
Yoksa onların şerîkleri mi var? O hâlde şerîklerini getirsinler, sâdık iseler.
Yoksa kendilerinin ortakları mı var? Doğru iseler ortaklarını çağırsınlar.
Yoksa onların ortakları mı var? Doğru söyleyenler iseler, haydi getirsinler ortaklarını!