068 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

سَنَسِمُهُۥ عَلَى ٱلۡخُرۡطُومِ ١٦

Biz, yakında onun burnunu dağlıyacağız.

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّا بَلَوۡنَٰهُمۡ كَمَا بَلَوۡنَآ أَصۡحَٰبَ ٱلۡجَنَّةِ إِذۡ أَقۡسَمُواْ لَيَصۡرِمُنَّهَا مُصۡبِحِينَ ١٧

Muhakkak ki biz, Mekke’lileri (kıtlık, açlık, ölüm ve esaret gibi belâlarla) imtihan ettik; nasıl ki o bağ sahiplerini bir belâ ile imtihan etmiştik: Hani o bağ sahipleri, sabah olunca bağın meyvelerini mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.

– Ali Fikri Yavuz

وَلَا يَسۡتَثۡنُونَ ١٨

İstisna da yapmıyorlaradı, (İnşaallah demiyorlardı).

– Ali Fikri Yavuz

فَطَافَ عَلَيۡهَا طَآئِفٞ مِّن رَّبِّكَ وَهُمۡ نَآئِمُونَ ١٩

Bir de onlar uyurlarken, o bahçe üzerine Rabbinden bir belâ indi de,

– Ali Fikri Yavuz

فَأَصۡبَحَتۡ كَٱلصَّرِيمِ ٢٠

O bahçe, kapkara kesiliverdi, (kökünden yandı gitti).

– Ali Fikri Yavuz

فَتَنَادَوۡاْ مُصۡبِحِينَ ٢١

Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler:

– Ali Fikri Yavuz

أَنِ ٱغۡدُواْ عَلَىٰ حَرۡثِكُمۡ إِن كُنتُمۡ صَٰرِمِينَ ٢٢

“Haydin devşirecekseniz, ürününüzü toplamaya erken çıkın!”

– Ali Fikri Yavuz

فَٱنطَلَقُواْ وَهُمۡ يَتَخَٰفَتُونَ ٢٣

Hemen fırladılar; aralarında şöyle fısıldaşıyorlardı:

– Ali Fikri Yavuz

أَن لَّا يَدۡخُلَنَّهَا ٱلۡيَوۡمَ عَلَيۡكُم مِّسۡكِينٞ ٢٤

“Bugün bağınıza bir miskin sokulmasın.”

– Ali Fikri Yavuz

وَغَدَوۡاْ عَلَىٰ حَرۡدٖ قَٰدِرِينَ ٢٥

Hem zanlarınca, miskinleri mahrum etmeğe güçleri yeterek erkenden gittiler...

– Ali Fikri Yavuz

فَلَمَّا رَأَوۡهَا قَالُوٓاْ إِنَّا لَضَآلُّونَ ٢٦

Vakta ki o bahçeyi (böyle yanmış kapkara) gördüler : “-Biz, herhalde yanlış gelmişiz.” dediler.

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu