بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَؤُاْ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَۛ وَٱلَّذِينَ مِنۢ بَعْدِهِمْۛ لَا يَعْلَمُهُمْ إِلَّا ٱللَّهُۚ جَآءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ فَرَدُّوٓاْ أَيْدِيَهُمْ فِىٓ أَفْوَٰهِهِمْ وَقَالُوٓاْ إِنَّا كَفَرْنَا بِمَآ أُرْسِلْتُم بِهِۦ وَإِنَّا لَفِى شَكٍّ مِّمَّا تَدْعُونَنَآ إِلَيْهِ مُرِيبٍ ﴿٩

Sizden evvelkilerin, Nur, Âd ve Semud kavmlerinin ve onlardan sonra (gelib sayılarını) Allahdan başkasının bilmediği (kavmlerin) haberi size gelmedi mi? Peygamberleri onlara apaçık bürhanlar getirmişdi de onlar ellerini ağızlarına itib: «Biz size gönderileni inkâr etdik ve biz sizin da'vet eder olduğunuz (dîn) den kat'î ve kocundurucu bir şek ve şübhe içindeyiz» demişlerdi.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR