Sûrenin Adı
Bu sure adını, 50-60. ayetlerde kıssası zikredilen Hz. Hud'un (a.s) isminden almıştır.
Nüzul Zamanı
Surenin konusu üzerinde derinlemesine düşündüğümüzde, onun Yunus suresiyle aynı dönemde ve büyük bir ihtimalle hemen onun ardından nazil olduğu sonucuna varırız.
Konu
Sure, Yunus suresiyle aynı konuyu işler; mesaja davet, tavsiye ve inzar. Bir farkla ki bu suredeki inzar (uyarı) daha şiddetlidir. Bu durum bir hadisle de desteklenmiştir.
Rivayet edilir ki, bu surenin nüzulundan sonra bir gün Hz. Ebu Bekir (r.a) Rasulullah'a (s.a) söyle dedi: Son zamanlarda senin daha hızlı yaşlanıyor olduğunu görmekteyim. Bunun sebebi nedir?" Rasulullah (s.a) cevapladı: "Hud suresi ve benzeri sureler beni ihtiyarlattı. " Bu gösterir ki, zaman Rasulullah (s.a) için çok çetin zamandı ve İslam'ın davetini baltalamak için elinden geleni yapan Kureyş'in azaba uğratılmasından duyduğu endişelerine, bu sert uyarılar da eklenmiş bulunmaktaydı. Çünkü artık Rasulullah (s.a) için Allah tarafından tanınan mühletin son sınırına giderek yaklaşıldığı ayan beyandı. Mühletin son demlerini yaşadığından ve kavminin azaba uğratılacağından korkmaktaydı.
Konu: Surenin daveti şudur: Allah Rasulüne itaat edin. Şirki terkedin ve yalnızca Allah'a ibadet edin; tüm hayat sisteminizi ahirette hesap vereceğiniz inanç üstüne kurun.
Tavsiyesi şu: Hatırlayın o insanları ki, imanlarını bu dünya hayatının zahiri parlaklığına feda edip, peygamberlerin mesajını inkar ettiler de, korkunç akıbetlerle karşılaştılar. Dolayısıyle sizlerde tarihin mahvolmağa götürdüğünü ispat ettiği yolun aynısını izleyip izlemediğinizi ciddi ciddi araştırın.
Uyarısı da şu: Azabın geciktiriliyor olması sizi aldatmasın. Bu, "Allah'ın yollarınızı düzeltin" diye size lütfuyla tanıdığı mühletten ibarettir. Bu fırsatı değerlendirmezseniz iman edenler dışında helak edecek olan kaçınılmaz cezaya çarptırılacaksınız.
Kur'an insanlara doğrudan hitap etme yerine, yukarıdaki hedefleri gerçekleştirmek için, Nuh, Hud, Salih, Lut, Şuayb ve Firavun kavimlerine ait kıssaları kullanmıştır. Bu kıssalarda vurgulanan en önemli şey şudur: Allah'ın hükmü bir kavim üzerinde gerçekleştiği zaman, her ne olursa olsun, isterse devrin peygamberinin en yakın akrabası olsun Allah hiç kimseyi kayırmaz. Bundan azade olanlar yalnızca peygamberlere iman edenlerdir: inanmayanlar, isterse onun karısı ve çocuğu olsunlar bu hükmün içindedirler.
Dahası var: İman her bir müminden, hüküm geldiğinde akrabalarını tümüyle unutmasını ve yalnızca iman kardeşliğini esas almasını gerektirir. Zira kan ve ırk yakınlığını dikkate almak, bu tür durumlarda İslam'ın ruhuna zıttır. Ve müslümanlar bu öğretiyi Hud suresi'nin nüzulünden 4 yıl sonra Bedir Savaşı'da pratik olarak göstermişlerdir.
Kaynak: Mevdûdî - Tefhimu'l Kur'an