بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَإِلَّمۡ يَسۡتَجِيبُواْ لَكُمۡ فَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّمَآ أُنزِلَ بِعِلۡمِ ٱللَّهِ وَأَن لَّآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۖ فَهَلۡ أَنتُم مُّسۡلِمُونَ ١٤

Yok, eğer yardıma çağırdınız kimseler size (ey müşrikler) cevap veremedilerse, artık bilin ki, Kur’ân ancak Allah’ın ilmi ile indirilmiştir ve ondan başka ilâh yoktur. Artık müslüman oluyor musunuz?”

– Ali Fikri Yavuz

مَن كَانَ يُرِيدُ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا وَزِينَتَهَا نُوَفِّ إِلَيۡهِمۡ أَعۡمَٰلَهُمۡ فِيهَا وَهُمۡ فِيهَا لَا يُبۡخَسُونَ ١٥

Kim dünya hayatını ve onun gösterişli zevklerini isterse, biz onlara, amellerinin karşlığını tamamen öderiz (sıhhat, zenginlik ve zevkle yaşarlar). Bu hususta, onlara noksanlık yapılmaz.

– Ali Fikri Yavuz

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ لَيۡسَ لَهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ إِلَّا ٱلنَّارُۖ وَحَبِطَ مَا صَنَعُواْ فِيهَا وَبَٰطِلٞ مَّا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ ١٦

Bunlar, o kimselerdir ki, ahirette kendilerine ateşten başka bir şey yoktur. Yaptıkları ameller boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmış oldukları şeyler boştur.

– Ali Fikri Yavuz

أَفَمَن كَانَ عَلَىٰ بَيِّنَةٖ مِّن رَّبِّهِۦ وَيَتۡلُوهُ شَاهِدٞ مِّنۡهُ وَمِن قَبۡلِهِۦ كِتَٰبُ مُوسَىٰٓ إِمَامٗا وَرَحۡمَةًۚ أُوْلَٰٓئِكَ يُؤۡمِنُونَ بِهِۦۚ وَمَن يَكۡفُرۡ بِهِۦ مِنَ ٱلۡأَحۡزَابِ فَٱلنَّارُ مَوۡعِدُهُۥۚ فَلَا تَكُ فِي مِرۡيَةٖ مِّنۡهُۚ إِنَّهُ ٱلۡحَقُّ مِن رَّبِّكَ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يُؤۡمِنُونَ ١٧

Bir mümin ki, Rabbi tarafından verilen açık bir delil (gerçek dâvasını isbat eden selim bir akıl) üzeredir ve bunu, Allah’dan bir şâhid olan Kur’ân, bir de Kur’ân’dan evvel kendisine uyulan ve büyük bir nimet bulunan Mûsa’nın kitabı (Tevrat) da teyîd ediyor; hiç o, sırf dünya hayatını istiyen asiler gibi olur mu? İşte bu vasıfta olanlar, Kur’ân’a iman ederler. Herhangi bir topluluk da Kur’ân’ı inkâr ederse, artık ateş, onun vaadedilen yeridir. Sen de, sakın bunda bir şüpheye düşme. Çünkü bu Kur’ân ve onun vaadi. Rabbin tarafından hakdır. Fakat insanların çoğu iman etmezler.

– Ali Fikri Yavuz

وَمَنۡ أَظۡلَمُ مِمَّنِ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًاۚ أُوْلَٰٓئِكَ يُعۡرَضُونَ عَلَىٰ رَبِّهِمۡ وَيَقُولُ ٱلۡأَشۡهَٰدُ هَٰٓؤُلَآءِ ٱلَّذِينَ كَذَبُواْ عَلَىٰ رَبِّهِمۡۚ أَلَا لَعۡنَةُ ٱللَّهِ عَلَى ٱلظَّٰلِمِينَ ١٨

Allah’a ortak veya çocuk isnad etmek suretiyle O’na iftira edenden daha zalim kimdir? Bu zalimler, Rablerine arz olunacaklar ve şahitler (melekler veya insanın kendi uzuvları) de şöyle diyecekler: “- Şunlar Rablerine karşı yalan söyliyenlerdir.” Haberiniz olsun, Allah’ın lâneti zalimlerin üzerinedir.

– Ali Fikri Yavuz

ٱلَّذِينَ يَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ وَيَبۡغُونَهَا عِوَجٗا وَهُم بِٱلۡأٓخِرَةِ هُمۡ كَٰفِرُونَ ١٩

Zalimler ki, Allah yolundan çevirirler, onu eğriltmek isterler, bunlar âhireti inkâr edenlerdir.

– Ali Fikri Yavuz

أُوْلَٰٓئِكَ لَمۡ يَكُونُواْ مُعۡجِزِينَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا كَانَ لَهُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِنۡ أَوۡلِيَآءَۘ يُضَٰعَفُ لَهُمُ ٱلۡعَذَابُۚ مَا كَانُواْ يَسۡتَطِيعُونَ ٱلسَّمۡعَ وَمَا كَانُواْ يُبۡصِرُونَ ٢٠

Bunlar, Allah dünyada kendilerine azab etmek istediği zaman, onu âciz bırakacak değillerdir. Kendilerini azabdan kurtaracak, Allah’dan başka hiç bir yardımcıları da yoktur. Onlara kat kat azab edilir. Çünkü dünyada, hakkı işitmeğe tahammül etmezler ve gerçeği göremezlerdi.

– Ali Fikri Yavuz

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ وَضَلَّ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يَفۡتَرُونَ ٢١

İşte bunlar, kendilerine yazık etmiş kimselerdir. Allah’a şefaatçi diye uydurdukları putlar da kendilerinden kaybolup gitmiştir.

– Ali Fikri Yavuz

لَا جَرَمَ أَنَّهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ هُمُ ٱلۡأَخۡسَرُونَ ٢٢

Elbette onlar, ahirette en çok ziyan (perişanlık) çekenlerdir.

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَأَخۡبَتُوٓاْ إِلَىٰ رَبِّهِمۡ أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡجَنَّةِۖ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ ٢٣

Fakat iman edip sâlih amellerde bulunanlar ve huşû ile Rablerine itaat edenler (var ya), işte bunlar cennetliktirler, orada onlar ebedî kalıcıdırlar.

– Ali Fikri Yavuz

۞ مَثَلُ ٱلۡفَرِيقَيۡنِ كَٱلۡأَعۡمَىٰ وَٱلۡأَصَمِّ وَٱلۡبَصِيرِ وَٱلسَّمِيعِۚ هَلۡ يَسۡتَوِيَانِ مَثَلًاۚ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ ٢٤

Bu iki zümrenin (kâfirlerle müminlerin) hali, kör ve sağır olanlarla, gören ve işiten kimselerin durumu gibidir. Hiç bunlar eşit olurlar mı? Artık düşünmez misiniz?

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00