015 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَءَاتَيۡنَٰهُمۡ ءَايَٰتِنَا فَكَانُواْ عَنۡهَا مُعۡرِضِينَ ٨١

Ve Biz onlara âyetlerimizi vermiştik de ondan i‘râz ediyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara mucizelerimizi gösterdik, fakat onlar yüz çevirdiler.

– Seyyid Kutub

Biz onlara âyetlerimizi vermiştik de onlardan yüz çevirmişlerdi.

– Diyanet İşleri

وَكَانُواْ يَنۡحِتُونَ مِنَ ٱلۡجِبَالِ بُيُوتًا ءَامِنِينَ ٨٢

Dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar dağları oyup güvenli köşkler yapıyorlardı.

– Seyyid Kutub

Onlar güven içinde dağlardan evler yontuyorlardı.

– Diyanet İşleri

فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّيۡحَةُ مُصۡبِحِينَ ٨٣

Bunları da sabahleyin sayha tutuverdi

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gün doğarken korkunç bir gürültüye tutuldular.

– Seyyid Kutub

Onları da sabaha çıkarlarken o korkunç uğultulu ses yakalayıverdi.

– Diyanet İşleri

فَمَآ أَغۡنَىٰ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يَكۡسِبُونَ ٨٤

de o kesb edegeldikleri şeylerin kendilerine hiç fâidesi olmadı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Oydukları köşkler hiçbir işlerine yaramadı.

– Seyyid Kutub

Kazanmakta oldukları şeyler kendilerine bir fayda vermedi.

– Diyanet İşleri

وَمَا خَلَقۡنَا ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَآ إِلَّا بِٱلۡحَقِّۗ وَإِنَّ ٱلسَّاعَةَ لَأٓتِيَةٞۖ فَٱصۡفَحِ ٱلصَّفۡحَ ٱلۡجَمِيلَ ٨٥

Öyle ya, Biz semâvât ü Arz’ı ve mâbeynlerini ancak hak ile halk ettik ve elbette Sâat muhakkak gelecek, şimdi sen safh-ı cemîl ile muâmele et.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındaki varlıkları bir gerekçeye dayalı olarak yarattık, boşuna yaratmadık. Kıyamet anı kesinlikle gelecektir. O halde onların küstahlıklarını soylu bir umursamazlıkla karşıla.

– Seyyid Kutub

Biz gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık. Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel bir şekilde hoşgörü ile muamele et.

– Diyanet İşleri

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ ٱلۡخَلَّٰقُ ٱلۡعَلِيمُ ٨٦

Çünkü Rabbin O öyle Hallâk, öyle Alîm.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Her şeyi yaratan ve her şeyi bilen Rabbindir.

– Seyyid Kutub

Şüphesiz, Rabbin hakkıyla yaratanın (ve herşeyi) bilenin ta kendisidir.

– Diyanet İşleri

وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَٰكَ سَبۡعٗا مِّنَ ٱلۡمَثَانِي وَٱلۡقُرۡءَانَ ٱلۡعَظِيمَ ٨٧

Celâlim hakkı için sana Seb‘-i Mesânî’yi ve Kur’ân-ı Azîm’i verdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten sana sürekli tekrarlanan yedi ayetli Fatiha suresini ve yüce Kur'an'ı verdik.

– Seyyid Kutub

Andolsun, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur'an'ı verdik.

– Diyanet İşleri

لَا تَمُدَّنَّ عَيۡنَيۡكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعۡنَا بِهِۦٓ أَزۡوَٰجٗا مِّنۡهُمۡ وَلَا تَحۡزَنۡ عَلَيۡهِمۡ وَٱخۡفِضۡ جَنَاحَكَ لِلۡمُؤۡمِنِينَ ٨٨

Sakın o kâfirlerden birtakımlarını zevkyâb ettiğimiz şeylere göz atma ve onlara karşı mahzun olma da mü’minlere kanadını indir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Erkek, kadın bazı kâfirlere verdiğimiz kimi dünya nimetlerine göz dikme ve (iman etmiyorlar diye) onlar için üzülme, mü'minlere karşı alçak gönüllülük kanatlarını indir.

– Seyyid Kutub

Kafirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde sakın gözün kalmasın. Onlara karşı mahzun olma ve mü'minlere (şefkat) kanadını indir.

– Diyanet İşleri

وَقُلۡ إِنِّيٓ أَنَا ٱلنَّذِيرُ ٱلۡمُبِينُ ٨٩

Ve de ki: “Haberiniz olsun, ben o nezîr-i mübînim ben”.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ben açık sözlü bir uyarıcıyım de.

– Seyyid Kutub

De ki: "Gerçekten ben, apaçık bir uyarıcıyım."

– Diyanet İşleri

كَمَآ أَنزَلۡنَا عَلَى ٱلۡمُقۡتَسِمِينَ ٩٠

Tıpkı indirdiğimiz gibi o taksimcilere.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kutsal kitaplarının ayetleri arasında ayırım gözeten bölücülere de mesaj indirdik.

– Seyyid Kutub

Nitekim biz kendi kitaplarını parçalara ayıranlara da (kitap) indirmiştik.

– Diyanet İşleri

ٱلَّذِينَ جَعَلُواْ ٱلۡقُرۡءَانَ عِضِينَ ٩١

O, Kur’ân’ı kısım kısım tefrik edenlere.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki, Kur'an'ın ayetleri arasında da ayırım gözettiler.

– Seyyid Kutub

Ki onlar, (bir kısmına inanıp, bir kısmını inkar ederek) Kur'an'ı da parça parça edenlerdir.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu